Tacettin DURMUŞ
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete uğurlanışının 83'üncü yıldönümünde tüm Türkiye'de olduğu gibi Kars'ta da düzenlenen törenler ve etkinliklerle anıldı.
Anma törenleri kapsamında Hükümet Konağı önünde bululan Atatürk anıtına, çelenk sunmasının ardından, saatler 9’u 5 geçtiği sırada "Ti" sesi eşliğinde 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından da hep bir ağızdan İstiklal Marşı okundu.
İl Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü salonunda devam edilen kutlama programında, Kars Fen Lisesi tarih öğretmenlerinden Polat Umurbek, 10 Kasım’ın anlam ve önemini beliren bir konuşma yaptı. Ardından da Hüsnü Özyeğin Anadolu Lisesi Tarih Öğretmeni Gökhan Baday Atatürk’ün biyografisi okudu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir" sözünü hatırlatan Gökhan Buday, “Atatürk 1881'de Selanik'in Kocacık Mahallesi, Islanhane Caddesinde bulunan üç katlı evde doğmuştur. Babası Ali Rıza Bey, XV. yy.da Konya civarından Makedonya'ya göç ettirilen Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerden olup Selanik'in Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır.
Ali Rıza Bey: milis subaylığı, gümrük memurluğu ve kereste ticareti ile uğraşmış 1871'de ise Zübeyde Hanım'la evlenmiştir. Bu evlilikten altı çocuk dünyaya gelmiş ancak dört tanesi daha küçük yaşta iken hayatını kaybetmişler, sadece Mustafa ve Makbule hayatlarına devam edebilmişlerdir.
Küçük Mustafa, öğrenim yaşına geldiğinde önce mahalle mektebine, ardından babasının isteği ile Şemsi Efendi okuluna devam ederken, 1888'de Ali Riza Bey hayatını kaybetmiştir. SH
Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kalıp çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra, eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle Selanik'e dönerek okulunu bitirdi.
Ortaokul öğrenimine ise önce Selanik Mülkiye Rüştiyesinde ardından kendi isteği ile Selanik Askeri Rüştiyesinde devam etmiştir. Bu okulda matematik öğretmeni, Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı "mükemmellik, olgunluk" olan Kemal ismini verdi
Lise öğrenimini ise Manastır Askeri İdadisinde tamamladı. Manastır Askeri İdadisinde tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey, Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi. 19 Nisan 1897'de başlayan Osmanlı-Yunan Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de 16 yaşında olduğundan cepheye gidememiştir
Mustafa Kemal 1902'de İstanbul Harp okulunu Teğmen rütbesiyle bitirip ardından Harp akademisine başlamış ve 1905'te Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olup staj görevi için Şam'da bulunan 5. Ordu'ya gönderilmiştir.
1907 yılında Şam'da arkadaşları ile beraber Vatan ve Hürriyet Derneğini kurmuş ve o yıllarda Meşrutiyet'in ilanı için çaba sarf etmiştir Meşrutiyet'in ilanından sonra, rejime karşı çıkan 31 Mart olayını bastırmak için İstanbul’a gelen Hareket ordusunda Kolağası olarak görev yaptı Fransa'da Picardi manevraları adli askeri tatbikata katıldı.
Emperyalizme karşı ilk mücadelesi olan Trablusgarp Savaş’ında, Derne ve Tobruk'ta İtalyanlara karşı başarılı mücadeleler vermiş Balkan Savaşanı’nın başlaması üzerine Gelibolu ve Bolayır'daki birlikleri ile savaşa dâhil olmuştur. Balkan Savaşlarında Akdeniz Boğazı Birleşik Kuvvetler Harekât Şube Komutanlığında ve Bolayır Kolordu Komutanlıklarında görev aldı.
1913'te Sofya Ateşemiliterliğine atanan Mustafa Kemal, burada iken ilk kitabi Zabit ve Kumandan ile Hasbihal'i yazdı ve bu kitap 1918'de yayımlandı. I.Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, 19. Tümen komutanı olarak Tekirdağ'da göreve başlamıştır. 253.000 şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşlarında, Donanmaları büyük zarar gören İtilaf devletleri Gelibolu'ya asker çıkarmışlar, Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı ,Anafartalar ve Kireçtepe'de büyük başarılara imza atmıştır. Aynı zamanda umutların tükendiği anda: "Ben Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve kumandanlar alacaktır." diyerek savaşa damgasını vurmuştur. Çanakkale Savaşındaki başarılarının ardından Miralay Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Bey, başta olmak üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.
Çanakkale Savaşı'ndan sonra, 1916'da Kafkas Cephesinde 16 Kolordu Komutanı olarak görev alan Mustafa Kemal Diyarbakır'da iken Tümgenerallige yükseldi ve Paşa unvanını aldı. 35 yaşında ulaştığı bu rütbe, I. Dünya Savaşı'nda aldığı en üst rütbe olacaktı. Kafkas Cephesinde Ruslar ile savaşarak Muş ve Bitlis'i geri almıştır. Sonrasında Halep'te 7.Ordu ve akabinde Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı yapmıştır.
Mondros mütarekesi imzalandıktan sonra Mustafa Kemal, Istanbul'a dönmüş ancak Itilaf donanmalarını İstanbul’da görünce" Geldikleri gibi giderler" ifadesi ile kararlığını ve bağımsızlığa olan inancını göstermiştir. Anadolu'nun her karışı adım adım işgal edildiği o yıllarda kurtuluşun ancak Anadolu'dan olabileceğini düşündüğünden M.Kemal, Bandırma Vapuru ile 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak aklındaki Ulusal Bağımsızlık ve Ulusal Egemenlik fikirlerini gerçekleştirmenin ilk adımını atmıştır.
M.Kemal, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi ile Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" ifadesini kullanırken Sivas Kongresinde milli güçleri bir araya getirerek "ya İstiklal ya ölüm" parolasını herkese ilan etmiştir.
23 Nisan 1920 yılında BMM açılmış ve meclis tarafından hem meclis başkanı hem de hükümet başkanı seçilmiş, ilk karar olarak da egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi ile Cumhuriyeti Türk toplumuna müjdelemiştir
Ölüm kalım mücadelesi olarak bilinen Sakarya Savaşı'nda Hattı Müdafaa Yoktur, Sathi Müdafaa Vardır Ve O Sahih Bütün Vatan Toprağıdır." diyerek savaşın seyrini değiştirmiş. Başkomutanlık meydan Savaşı ile işgalcilerin Anadolu'dan atıldığını tüm dünyaya ilan etmiştir.
29 Ekim 1923'te yeni Türk Devleti'nin adı konulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Benim en büyük mirasımdır dediği "Cumhuriyetin" M. Kemal için ne kadar değerli olduğunu kendisine düzenlenen suikast sonrası sarf ettiği şu sözler en iyi şekilde açıklamaktadır:
"Benim naciz vücudum elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti elebet payidar kalacaktır."
1927'de Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyetin ilanını anlattığı büyük nutku hazırlamış, Soyadı Kanunu ile birlikte TBMM tarafından kendisine "ATATÜRK" adı verilmiştir.
Atatürk'ün sağlık durumu 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Kendisine 938 yılı başlarında siroz teşhisi konuldu. Avrupa'dan doktorlar getirildi. Mehmet Amil Berk, 15 Ekim 1938 tarihinden onun ölümüne değin hekimliğini yapanlardan biriydi. Kötüleşen sağlığı Türk ve yabancı doktorların tedavilerine sonuç vermedi. 10 Kasım 1938 saat 09.05'te hastalığına yenik düşerek aramızdan bedenen ayrılmıştır. Cenazesi 21 Kasım 1938 de Etnografya müzesinde toprağa verilirken Anıtkabirin inşası bittikten sonra ebedi istirahatları için Anıtkabir'e defnedilmiştir.”dedi.












Kaynak: Büyük Önder Atatürk’ü 83’üncü yılında saygıyla andık
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete uğurlanışının 83'üncü yıldönümünde tüm Türkiye'de olduğu gibi Kars'ta da düzenlenen törenler ve etkinliklerle anıldı.
Anma törenleri kapsamında Hükümet Konağı önünde bululan Atatürk anıtına, çelenk sunmasının ardından, saatler 9’u 5 geçtiği sırada "Ti" sesi eşliğinde 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından da hep bir ağızdan İstiklal Marşı okundu.
İl Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü salonunda devam edilen kutlama programında, Kars Fen Lisesi tarih öğretmenlerinden Polat Umurbek, 10 Kasım’ın anlam ve önemini beliren bir konuşma yaptı. Ardından da Hüsnü Özyeğin Anadolu Lisesi Tarih Öğretmeni Gökhan Baday Atatürk’ün biyografisi okudu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir" sözünü hatırlatan Gökhan Buday, “Atatürk 1881'de Selanik'in Kocacık Mahallesi, Islanhane Caddesinde bulunan üç katlı evde doğmuştur. Babası Ali Rıza Bey, XV. yy.da Konya civarından Makedonya'ya göç ettirilen Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerden olup Selanik'in Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır.
Ali Rıza Bey: milis subaylığı, gümrük memurluğu ve kereste ticareti ile uğraşmış 1871'de ise Zübeyde Hanım'la evlenmiştir. Bu evlilikten altı çocuk dünyaya gelmiş ancak dört tanesi daha küçük yaşta iken hayatını kaybetmişler, sadece Mustafa ve Makbule hayatlarına devam edebilmişlerdir.
Küçük Mustafa, öğrenim yaşına geldiğinde önce mahalle mektebine, ardından babasının isteği ile Şemsi Efendi okuluna devam ederken, 1888'de Ali Riza Bey hayatını kaybetmiştir. SH
Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kalıp çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra, eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle Selanik'e dönerek okulunu bitirdi.
Ortaokul öğrenimine ise önce Selanik Mülkiye Rüştiyesinde ardından kendi isteği ile Selanik Askeri Rüştiyesinde devam etmiştir. Bu okulda matematik öğretmeni, Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı "mükemmellik, olgunluk" olan Kemal ismini verdi
Lise öğrenimini ise Manastır Askeri İdadisinde tamamladı. Manastır Askeri İdadisinde tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey, Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi. 19 Nisan 1897'de başlayan Osmanlı-Yunan Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de 16 yaşında olduğundan cepheye gidememiştir
Mustafa Kemal 1902'de İstanbul Harp okulunu Teğmen rütbesiyle bitirip ardından Harp akademisine başlamış ve 1905'te Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olup staj görevi için Şam'da bulunan 5. Ordu'ya gönderilmiştir.
1907 yılında Şam'da arkadaşları ile beraber Vatan ve Hürriyet Derneğini kurmuş ve o yıllarda Meşrutiyet'in ilanı için çaba sarf etmiştir Meşrutiyet'in ilanından sonra, rejime karşı çıkan 31 Mart olayını bastırmak için İstanbul’a gelen Hareket ordusunda Kolağası olarak görev yaptı Fransa'da Picardi manevraları adli askeri tatbikata katıldı.
Emperyalizme karşı ilk mücadelesi olan Trablusgarp Savaş’ında, Derne ve Tobruk'ta İtalyanlara karşı başarılı mücadeleler vermiş Balkan Savaşanı’nın başlaması üzerine Gelibolu ve Bolayır'daki birlikleri ile savaşa dâhil olmuştur. Balkan Savaşlarında Akdeniz Boğazı Birleşik Kuvvetler Harekât Şube Komutanlığında ve Bolayır Kolordu Komutanlıklarında görev aldı.
1913'te Sofya Ateşemiliterliğine atanan Mustafa Kemal, burada iken ilk kitabi Zabit ve Kumandan ile Hasbihal'i yazdı ve bu kitap 1918'de yayımlandı. I.Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, 19. Tümen komutanı olarak Tekirdağ'da göreve başlamıştır. 253.000 şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşlarında, Donanmaları büyük zarar gören İtilaf devletleri Gelibolu'ya asker çıkarmışlar, Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı ,Anafartalar ve Kireçtepe'de büyük başarılara imza atmıştır. Aynı zamanda umutların tükendiği anda: "Ben Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve kumandanlar alacaktır." diyerek savaşa damgasını vurmuştur. Çanakkale Savaşındaki başarılarının ardından Miralay Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Bey, başta olmak üzere İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.
Çanakkale Savaşı'ndan sonra, 1916'da Kafkas Cephesinde 16 Kolordu Komutanı olarak görev alan Mustafa Kemal Diyarbakır'da iken Tümgenerallige yükseldi ve Paşa unvanını aldı. 35 yaşında ulaştığı bu rütbe, I. Dünya Savaşı'nda aldığı en üst rütbe olacaktı. Kafkas Cephesinde Ruslar ile savaşarak Muş ve Bitlis'i geri almıştır. Sonrasında Halep'te 7.Ordu ve akabinde Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı yapmıştır.
Mondros mütarekesi imzalandıktan sonra Mustafa Kemal, Istanbul'a dönmüş ancak Itilaf donanmalarını İstanbul’da görünce" Geldikleri gibi giderler" ifadesi ile kararlığını ve bağımsızlığa olan inancını göstermiştir. Anadolu'nun her karışı adım adım işgal edildiği o yıllarda kurtuluşun ancak Anadolu'dan olabileceğini düşündüğünden M.Kemal, Bandırma Vapuru ile 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak aklındaki Ulusal Bağımsızlık ve Ulusal Egemenlik fikirlerini gerçekleştirmenin ilk adımını atmıştır.
M.Kemal, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi ile Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" ifadesini kullanırken Sivas Kongresinde milli güçleri bir araya getirerek "ya İstiklal ya ölüm" parolasını herkese ilan etmiştir.
23 Nisan 1920 yılında BMM açılmış ve meclis tarafından hem meclis başkanı hem de hükümet başkanı seçilmiş, ilk karar olarak da egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi ile Cumhuriyeti Türk toplumuna müjdelemiştir
Ölüm kalım mücadelesi olarak bilinen Sakarya Savaşı'nda Hattı Müdafaa Yoktur, Sathi Müdafaa Vardır Ve O Sahih Bütün Vatan Toprağıdır." diyerek savaşın seyrini değiştirmiş. Başkomutanlık meydan Savaşı ile işgalcilerin Anadolu'dan atıldığını tüm dünyaya ilan etmiştir.
29 Ekim 1923'te yeni Türk Devleti'nin adı konulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Benim en büyük mirasımdır dediği "Cumhuriyetin" M. Kemal için ne kadar değerli olduğunu kendisine düzenlenen suikast sonrası sarf ettiği şu sözler en iyi şekilde açıklamaktadır:
"Benim naciz vücudum elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti elebet payidar kalacaktır."
1927'de Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyetin ilanını anlattığı büyük nutku hazırlamış, Soyadı Kanunu ile birlikte TBMM tarafından kendisine "ATATÜRK" adı verilmiştir.
Atatürk'ün sağlık durumu 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Kendisine 938 yılı başlarında siroz teşhisi konuldu. Avrupa'dan doktorlar getirildi. Mehmet Amil Berk, 15 Ekim 1938 tarihinden onun ölümüne değin hekimliğini yapanlardan biriydi. Kötüleşen sağlığı Türk ve yabancı doktorların tedavilerine sonuç vermedi. 10 Kasım 1938 saat 09.05'te hastalığına yenik düşerek aramızdan bedenen ayrılmıştır. Cenazesi 21 Kasım 1938 de Etnografya müzesinde toprağa verilirken Anıtkabirin inşası bittikten sonra ebedi istirahatları için Anıtkabir'e defnedilmiştir.”dedi.












Kaynak: Büyük Önder Atatürk’ü 83’üncü yılında saygıyla andık