Tacettin DURMUŞ
Bilkent Şehir Hastanesi’nde tedavi altına alınan Sadak, sosyal medya hesabından paylaşımda bulunarak yaşadıklarını anlattı.
Hastanenin yeni olmasına rağmen birçok sorunu içinde barındırdığını belirten Aysel Sadak, “Çarşaflar yırtık. Tepsiler kırık. Ülkenin en ünlü müteahhidinin yaptığı bu hastanenin cam pervazları açık. Banyo küvetleri şimdiden çatlamış, derzler açılmış. Hastaların yattığı odalar havalandırma ve santrallere bakıyor. Camı açtığınızda tepenize uçak iniyormuş gibi bir gürültü var. Hava alma şansınız yok, çünkü her taraftan yemek kokusu ve gürültü kirliliği geliyor. Çalışan isçiler ne is yapacaklarını bilmiyor.
İş tanımları doğru yapılmamış. Konsültasyona hasta götürürken, pazarda elden ele verilen karpuz gibi hastaları biri servisten dışarı çıkarıyor. Diğeri asansöre bindiriyor. Öbürü asansörden bırakıyor. Asansörden indikten sonra sahipsizsin. Eğer şansın yaver giderse bir görevli seni alıp kontrole gideceğin bölüme götürüyor. Aksi halde en az yarım saat o soğukta pijama ile bekliyorsunuz. Asıl sorun iste o doktorun önüne gittiğinde başlıyor. Doktor seni kovabiliyor 'bakmıyorum kardeşim' diyebiliyor. Sonra tekrar ayni usullerle geri dönüyorsunuz. Ve kocaman bir otel gibi olan hastane de bir göz muayenesi yatan hasta için 3 saat sürüyor. Doktorun seni aşağılaması da çabası. Sıra beklerken su krizim tuttu. Göz bankosunda oturan kıza gittim ve 'şekerim var acil su içmeliyim' dedim. Tekerlekli sandalye deki hastaya 'git ilerde market var' dedi ve bir daha da bakmadı. İnsan olarak bile merak etmedi... Tabii ki iyi işleyen şeylerde var. Bulunduğum servis çalışanları ve doktorları.
Çok ilgili araştırmacı yakından takip etme gibi bir özellikleri var.”
Bilkent Şehir Hastanesi’nde tedavi altına alınan Sadak, sosyal medya hesabından paylaşımda bulunarak yaşadıklarını anlattı.
Hastanenin yeni olmasına rağmen birçok sorunu içinde barındırdığını belirten Aysel Sadak, “Çarşaflar yırtık. Tepsiler kırık. Ülkenin en ünlü müteahhidinin yaptığı bu hastanenin cam pervazları açık. Banyo küvetleri şimdiden çatlamış, derzler açılmış. Hastaların yattığı odalar havalandırma ve santrallere bakıyor. Camı açtığınızda tepenize uçak iniyormuş gibi bir gürültü var. Hava alma şansınız yok, çünkü her taraftan yemek kokusu ve gürültü kirliliği geliyor. Çalışan isçiler ne is yapacaklarını bilmiyor.
İş tanımları doğru yapılmamış. Konsültasyona hasta götürürken, pazarda elden ele verilen karpuz gibi hastaları biri servisten dışarı çıkarıyor. Diğeri asansöre bindiriyor. Öbürü asansörden bırakıyor. Asansörden indikten sonra sahipsizsin. Eğer şansın yaver giderse bir görevli seni alıp kontrole gideceğin bölüme götürüyor. Aksi halde en az yarım saat o soğukta pijama ile bekliyorsunuz. Asıl sorun iste o doktorun önüne gittiğinde başlıyor. Doktor seni kovabiliyor 'bakmıyorum kardeşim' diyebiliyor. Sonra tekrar ayni usullerle geri dönüyorsunuz. Ve kocaman bir otel gibi olan hastane de bir göz muayenesi yatan hasta için 3 saat sürüyor. Doktorun seni aşağılaması da çabası. Sıra beklerken su krizim tuttu. Göz bankosunda oturan kıza gittim ve 'şekerim var acil su içmeliyim' dedim. Tekerlekli sandalye deki hastaya 'git ilerde market var' dedi ve bir daha da bakmadı. İnsan olarak bile merak etmedi... Tabii ki iyi işleyen şeylerde var. Bulunduğum servis çalışanları ve doktorları.
Çok ilgili araştırmacı yakından takip etme gibi bir özellikleri var.”