KARS DOLUNAY Başkanı Faruk Ocak
Ve sokak kalabalığı da daima büyümeyi yanlışlarıyla tazeliyor. Yanlışlar toplumu köleler topluluğu olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Daha doğrusu toplum önüne geçilmez güruh olma yolunda. Güruh yolu gönüllü köle olma yoludur. Bu yolla zatı muhterem müttefikten medet umanları gün gittikçe büyütmekte... Çünkü toplum kucakta cehaletiyle büyürken, sadece silah sanayisini büyüten ve zenginleşen müttefikin lakırdılarına sığınıp sadece ondan yardım bekler oldu. Ve bu sığınmayla güruh olanlar sadece müttefik dostlarından kurtuluşu bekler oldu. Kurtuluş, dostun kucağında gönüllü köle olmakla eşleşti. Toplum hızla değişirken, değişme gittikçe başıboşluk ve boş münasebetlerden ibaret oldu. Bu durumda toplumun aydınları endişelidir. Endişelidir çünkü sözü edilen kurnaz dostumuz bizim toplumun başında ölü bir ağırlık olmaktadır. Ölü olmak kaderin karşı konulmaz alın yazısı artık... Bu algı tehlikeli bir ütopya... Daha doğrusu hem kültürümüz ve hem dinimiz; Pandora’nın kutusu olurken, dostluk hayali de bir türlü gerçekleşmemekte... Ne kültürümüz ne de medeniyetimiz kucağımızda görünüyor. Evet, arkadaşım Amerika’dan döneceğinizi duyunca çok sevindim. Amerika’da insanlık namına bir şey kalmadı. Ama kalmadı derken onun takipçisi olmaktan da geri kalmıyoruz. Biz kendimizi kaybedip değiştikçe takip ve kölesi olmamız hız kazanmakta... Ve takip etmeye de hızlı bir şekilde devam etmekteyiz. Amerika’da doğan sapıklıkların hepsi bilgisayar ve İnternet vasıtasıyla anında şehrimize, köyümüze ve beldemize uğramaktadır. Kimine göre sapıklıkların doğduğu yer Amerika’dır. Kimine göre ise; Asya’dır. Ama Amerika’dır diyen çok daha haklıdır. Çünkü sapıklıkların doğduğu pislik kuyuları bugün sadece Amerika’dadır. Ve pislik kuyularının içindeki Amerika kendi vatandaşına kuduz köpek muamelesi yaparken, kuduz köpek muamelesi oradan Asya halkına ve Afrika’ya yayılmakta… Amerika’ya giden herkes, vatandaşların köpek muamelesi gördüğünü görür... Belki önceleri egzotik rüzgarların getirdiği hoş ve iyi yapılan makyajın cazibesine kapılır ama sonra... Evet, bugünkü tek cazibemiz devletleri yıkan ve devletler kuran Amerika ile büyülenmek... İlk defa da Amerika’nın bu kara sevdasına düşmüyoruz... Düştüğümüz bu kara sevda geçmişimizle geleceğimizin bitişi.. Ne yazık ki onun tarafından geçmiş ve geleceğimiz meçhulle yollanan bantlanmış kolinin içinde... Uçurumlara postalanan ve dönüşü olmayan iadesiz bir mektup... Ortadoğu sonrası Nuh tufanına benzer bir tufan geliyor. Nuh’un gemisinde kendimize bir yer bulabilecek miyiz? Ama bu coğrafyada insanların kendilerini davet edecekleri ne bir Nuh peygamberleri, ne de Nuh peygambere ait bir gemileri var. Bizim coğrafyada bulunan insanların hepsi, kimsenin gönlünün razı olmadığı bir dağın uçurumunda ve bu dağ: çile dağı... Biz bu çile dağında kucakta hep yaralandık. Yaralarımızla bir hastalığa kapıldık ki hastalık cahillerini ve asalaklarını cazip hale getirdi. Cahil ve asalak hayatla dostumuzun merhametine bağlıyız artık...
Ve sokak kalabalığı da daima büyümeyi yanlışlarıyla tazeliyor. Yanlışlar toplumu köleler topluluğu olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Daha doğrusu toplum önüne geçilmez güruh olma yolunda. Güruh yolu gönüllü köle olma yoludur. Bu yolla zatı muhterem müttefikten medet umanları gün gittikçe büyütmekte... Çünkü toplum kucakta cehaletiyle büyürken, sadece silah sanayisini büyüten ve zenginleşen müttefikin lakırdılarına sığınıp sadece ondan yardım bekler oldu. Ve bu sığınmayla güruh olanlar sadece müttefik dostlarından kurtuluşu bekler oldu. Kurtuluş, dostun kucağında gönüllü köle olmakla eşleşti. Toplum hızla değişirken, değişme gittikçe başıboşluk ve boş münasebetlerden ibaret oldu. Bu durumda toplumun aydınları endişelidir. Endişelidir çünkü sözü edilen kurnaz dostumuz bizim toplumun başında ölü bir ağırlık olmaktadır. Ölü olmak kaderin karşı konulmaz alın yazısı artık... Bu algı tehlikeli bir ütopya... Daha doğrusu hem kültürümüz ve hem dinimiz; Pandora’nın kutusu olurken, dostluk hayali de bir türlü gerçekleşmemekte... Ne kültürümüz ne de medeniyetimiz kucağımızda görünüyor. Evet, arkadaşım Amerika’dan döneceğinizi duyunca çok sevindim. Amerika’da insanlık namına bir şey kalmadı. Ama kalmadı derken onun takipçisi olmaktan da geri kalmıyoruz. Biz kendimizi kaybedip değiştikçe takip ve kölesi olmamız hız kazanmakta... Ve takip etmeye de hızlı bir şekilde devam etmekteyiz. Amerika’da doğan sapıklıkların hepsi bilgisayar ve İnternet vasıtasıyla anında şehrimize, köyümüze ve beldemize uğramaktadır. Kimine göre sapıklıkların doğduğu yer Amerika’dır. Kimine göre ise; Asya’dır. Ama Amerika’dır diyen çok daha haklıdır. Çünkü sapıklıkların doğduğu pislik kuyuları bugün sadece Amerika’dadır. Ve pislik kuyularının içindeki Amerika kendi vatandaşına kuduz köpek muamelesi yaparken, kuduz köpek muamelesi oradan Asya halkına ve Afrika’ya yayılmakta… Amerika’ya giden herkes, vatandaşların köpek muamelesi gördüğünü görür... Belki önceleri egzotik rüzgarların getirdiği hoş ve iyi yapılan makyajın cazibesine kapılır ama sonra... Evet, bugünkü tek cazibemiz devletleri yıkan ve devletler kuran Amerika ile büyülenmek... İlk defa da Amerika’nın bu kara sevdasına düşmüyoruz... Düştüğümüz bu kara sevda geçmişimizle geleceğimizin bitişi.. Ne yazık ki onun tarafından geçmiş ve geleceğimiz meçhulle yollanan bantlanmış kolinin içinde... Uçurumlara postalanan ve dönüşü olmayan iadesiz bir mektup... Ortadoğu sonrası Nuh tufanına benzer bir tufan geliyor. Nuh’un gemisinde kendimize bir yer bulabilecek miyiz? Ama bu coğrafyada insanların kendilerini davet edecekleri ne bir Nuh peygamberleri, ne de Nuh peygambere ait bir gemileri var. Bizim coğrafyada bulunan insanların hepsi, kimsenin gönlünün razı olmadığı bir dağın uçurumunda ve bu dağ: çile dağı... Biz bu çile dağında kucakta hep yaralandık. Yaralarımızla bir hastalığa kapıldık ki hastalık cahillerini ve asalaklarını cazip hale getirdi. Cahil ve asalak hayatla dostumuzun merhametine bağlıyız artık...