Tacettin DURMUŞ
Genel Başkan Uysal, İl Başkanı Hüseyin Polat ile birlikte gazetecilere açıklama yaptı. CHP Kars İl Başkanı Taner Toraman, Saadet Partisi Kars İl Başkanı Erkan Uslu ve partililerin de hazır bulunduğu toplantıda gazetecilere açıklamada bulunan Gültekin Uysal, 6’lı masa etrafında bir araya gelmiş siyasi partilerin tek bir derdi olduğunu söyledi.
Uysal gazetecilere yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bugün geldiğimiz bu tarihi eşikte tarımdan başlayarak, yeniden bu büyük ülkeyi kendi insanına refah ve huzur sağlayan, kendi insanı ile beraber tüm coğrafyamızda istikrarın kaynağı olacak Türkiye’yi inşa etmek için mücadele ediyoruz. 6’lı masa etrafında bir araya gelmiş siyasi partilerin tek bir derdi var; Bunca zamandır mağdur olmamış hiçbir siyasal ve toplumsal kesimin kalmadığı noktada herkesin hukukunu teminat altına alacak, eşit fırsatlara sahip olacağı bir Türkiye’yi ortaya çıkarmaktır. Karşıda ise Cumhur İttifakında ise bir kişinin, ailesinin ve şürekâsının iktidarını sürdürmenin ötesinde bir iddiaları yok. 20 yıl Türk milleti Sayın Erdoğan’ın şahsında Adalet ve Kalkınma Partisine yetki istemiş yetki vermiş, güç istemiş güç vermiş o da yetmemiş, ‘vesayetle mücadele edeceğiz diyerek, yeni Anayasa diyerek’ bu tür ezberler, propagandalar var. Anayasayı değiştirebilecek, zaman zaman Büyük Millet Meclisine güç vermişiz. Günün sonunda döndük milletimizin demokrasi ve hukuk talebini, ekmek talebini, ekmeği büyütme talebini yanlış anladılar. Kendilerine uygun bir nizam kurmak istediler. Ne siyaset birimi literatüründe ne de dünyada uygulaması olan bize has yerli ve milli denilerek maalesef ne sert kuvvetler ayrılığına dayanan başkanlık modelleri, ne de klasik parlamenter sistemden öte ikisinin karışımı Tayyip Bey’e uygun bir elbise diktiler. Sadece bu soruyu sorsak, ‘bu yetkileri ve bu imkanları Erdoğan’ın dışında bir başkasının kullanmasına razımızsınız’ desek, hiçbir şekilde razı olmazlar.
MODERN SİYASİ TARİH, KEYFİLİĞİN SINIRLANDIRILMASININ TARİHİDİR
Modern siyasi tarih keyfiliğin sınırlandırılmasının tarihidir, otoriterinin sınırlandırılması ve hesap verilebilir hale getirilmesinin tarihidir. ‘Demokrasi eşittir’ diyoruz kuvvetler ayrılığı. Vatandaşımız günlük hayatı içerisinde bu keyfi rejimin ürettiği çift haneli işsizlikten çift haneli faiz oranlarına, talimatla Merkez Bankası faizleri düşürse ne olur? Büyük oranda mevduat toplayıp bedelini 85 milyonun ödenmesi pahasına bir takım uzuz kredi dağıtma uğruna acaba seçime kadar bu süreci geçirebilir miyiz diye çalışıyorlar. Peki bu bedeli kim ödeyecek? Geçen yıl bayram öncesi 13 milyon emeklimize ikramiye artışı gündem geldiğinde Çalışma Bakanının bir açıklaması oldu. ‘Bütçeye 10 Milyar dolar maliyeti olur’ dedi. 13 milyon emekliye 10 milyar dolar vermeyen bu iktidar şimdi 300 milyona yaklaşacak bir maliyeti 85 milyonun üzerine bırakır hale getirdi. O açıdan çok söylenecek laf var.
TÜRKİYE’NİN KAYNAKLARI HEBA OLUYOR
Maalesef ne siyasi denetim, ne idari ne de medya, sivil toplum eliyle kamuoyu denetimi yapamadığımız için Türkiye’nin kaynakları heba oluyor. Tarihimizde görmediğimiz bir sistematik usulsüzlük ve yolsuzluklarla karşı karşıyayız. Terör örgütleri ile beraber bu büyük ülkenin milli güvenliğini bu sistematik hale gelmiş yolsuzlukların da tehdit ettiğini düşünüyoruz. Birkaç vesile ile ifade ettim. Milli Güvenlik Kurulu bunu da bir tehdit unsuru olarak kabul etmeli bunun gereğini yapmalıdır. Onun için önümüzde uzun bir zamanımız yok.
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİMİZ YARINLARA UMUTSUZ BAKIYOR
Üniversiteler açtık ama dünya ile rekabet edebileceğimiz bir nitelikte bir donanımı gençlerimize maalesef sunamıyoruz. Almanya’da üniversiteden mezun olmuş bir üniversite öğrencisi ilk 3 yıl içerisinde iş bulma imkânı yüzde 93’iken Türkiye’de ise bu oran meçhuldür. Almanya’da 4 milyon bizde 8 milyon üniversite öğrencisi var. Dizininizden tırnağımızdan arttırarak okuttuğunuz evlatlarınızın bu ülkenin evlatlarını bu ülkenin dişlileri haline getirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Üniversite öğrencileri yarınlara umutsuz bakıyor. Bu açından da çok uzun zamanınız yok. Siyasette bir derinden sarsılmaya, işlemeyen bir demokratik modelin ürettiği hiçbir vatandaşımızın, hiçbir sektörün, hiçbir sosyal ve ekonomik kümenin talebi maalesef demokratik kanallara aktarılmıyor.
Sebebi Türkiye’deki bu problemi Tayyip Erdoğan’ın kadrajına sokamıyorsak çözüm üretme şansımız yoktur. Bizim de vekil olarak Millet Meclisinde konuşmamızın da bir manası yok. 2023 bütçesi konuşuluyor. Yasak savma kabilinden güya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini, ‘Meclisi kuvvetlendireceğiz’ diyerek getirenler milletvekillerini sembolik usulü tamamlama işlemini yerine getiren unsurlar haline getirdiler. O açıdan Demokrat Parti olarak iddiamız da bu çarpık düzeni değiştirmek, milletin tercihinin belirleyeceği tabandan tavana Büyük Millet Meclisine sağlıklı bir şekilde olmuş bir iradeyle ancak bunlar yapılır. Bunu düzeltmediğimiz müddetçe 40 yıl 12 Eylül rejiminin kalıcı kolonu haline gelmiş olan bu siyasi partiler düzenini düzeltmediğimiz müddetçe bunları çözebilme imkânımız yok.
BİR AVUKAT MÜVEKKİLİ ALEYHİNE İŞ YAPSA O DAVADAN BİR HAYIR ÇIKAR MI?
Aramızda çok kıymetli baro başkanlığı yapmış avukat arkadaşımız var. Vekâletimizi alan bir avukat müvekkili aleyhine iş yapsa o davadan bir hayır çıkar mı? Her gün Büyük Millet Meclisinde, milletvekilleri milletin aleyhine kanun çıkartıyor. Milletin aleyhine düzenlemeler yapıyor. 13 milyon emekliye vermediğimizi bir avuç bu ülkenin kanını emen insanların vergilerini affetmek için sahsa özel yasalar çıkartıyor. İtirazımız bunadır. Yoksa Allah kime nasip etmiş birileri iktidar olacak birileri muhalefet olacak ama bugün yaşadığımız Türk tarihinin büyük travmalarından büyük buhranlarından büyük krizlerinden birisidir. Osmanlı, adına ‘Fetret Dönemi’ demiş. Ama yarınlarda tarihçiler Türkiye'de tarihe kayır düşerken yaşadığımız dönemi de Türkiye Cumhuriyeti’nin Fetret Dönemi olarak kaydedecektir. Bu açıdan değerli mücadele arkadaşlarım değerli misafirler çok değerli dostlar. peki bugün ilk defa yüz yüze geliyoruz ama bu ıstırapları ruhunda, sinesinde, zihninde, gönlünde ve yüreğimde yaşatan insanlar olarak hepimizin ıstırabı ortak.
BU ÖRTÜYÜ ÜZERİMİZDEN KALDIRMAK MECBURİYETİNDEYİZ
Bu örtüyü üzerimizden kaldırmak mecburiyetindeyiz. Bunun için mücadele veriyoruz. Tüm iftiralara, tüm bilgi kirliliğine tüm operasyoel aparata dönüştürülmüş yayınlara, müdahalelere rağmen önümüzde kısa bir zaman kaldı. Tabi pek çok risk de var. Tabi İstiklal ‘de patlayan bombadan sonra her daim bildiğimiz gibi Türkiye'yi bir takım dışarıdan içeriden operasyona açık hale getirirseniz A ülkesi değil de B ülkesi gelir ve o kilimden acaba yararlanabilir miyim diye düşünür. Hükümet edenlere düşen mesele bu işlerden medet beklememektir. Bu işlerden nemalanmamak için sizin lehinize işliyormuş gibi görünür ama nerede kime vuracağını kimse bilemez. O açıdan çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Meşruiyetten ayrılmadan, milletimizin hür iradesini sandıklardan en sonunda iradeye dönüşeceği, seçim güvenliğinde önemseyerek bu süreci Allah'ın izniyle hep beraber başaracağımızı düşünüyorum”
Genel Başkan Uysal, İl Başkanı Hüseyin Polat ile birlikte gazetecilere açıklama yaptı. CHP Kars İl Başkanı Taner Toraman, Saadet Partisi Kars İl Başkanı Erkan Uslu ve partililerin de hazır bulunduğu toplantıda gazetecilere açıklamada bulunan Gültekin Uysal, 6’lı masa etrafında bir araya gelmiş siyasi partilerin tek bir derdi olduğunu söyledi.
Uysal gazetecilere yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bugün geldiğimiz bu tarihi eşikte tarımdan başlayarak, yeniden bu büyük ülkeyi kendi insanına refah ve huzur sağlayan, kendi insanı ile beraber tüm coğrafyamızda istikrarın kaynağı olacak Türkiye’yi inşa etmek için mücadele ediyoruz. 6’lı masa etrafında bir araya gelmiş siyasi partilerin tek bir derdi var; Bunca zamandır mağdur olmamış hiçbir siyasal ve toplumsal kesimin kalmadığı noktada herkesin hukukunu teminat altına alacak, eşit fırsatlara sahip olacağı bir Türkiye’yi ortaya çıkarmaktır. Karşıda ise Cumhur İttifakında ise bir kişinin, ailesinin ve şürekâsının iktidarını sürdürmenin ötesinde bir iddiaları yok. 20 yıl Türk milleti Sayın Erdoğan’ın şahsında Adalet ve Kalkınma Partisine yetki istemiş yetki vermiş, güç istemiş güç vermiş o da yetmemiş, ‘vesayetle mücadele edeceğiz diyerek, yeni Anayasa diyerek’ bu tür ezberler, propagandalar var. Anayasayı değiştirebilecek, zaman zaman Büyük Millet Meclisine güç vermişiz. Günün sonunda döndük milletimizin demokrasi ve hukuk talebini, ekmek talebini, ekmeği büyütme talebini yanlış anladılar. Kendilerine uygun bir nizam kurmak istediler. Ne siyaset birimi literatüründe ne de dünyada uygulaması olan bize has yerli ve milli denilerek maalesef ne sert kuvvetler ayrılığına dayanan başkanlık modelleri, ne de klasik parlamenter sistemden öte ikisinin karışımı Tayyip Bey’e uygun bir elbise diktiler. Sadece bu soruyu sorsak, ‘bu yetkileri ve bu imkanları Erdoğan’ın dışında bir başkasının kullanmasına razımızsınız’ desek, hiçbir şekilde razı olmazlar.
MODERN SİYASİ TARİH, KEYFİLİĞİN SINIRLANDIRILMASININ TARİHİDİR
Modern siyasi tarih keyfiliğin sınırlandırılmasının tarihidir, otoriterinin sınırlandırılması ve hesap verilebilir hale getirilmesinin tarihidir. ‘Demokrasi eşittir’ diyoruz kuvvetler ayrılığı. Vatandaşımız günlük hayatı içerisinde bu keyfi rejimin ürettiği çift haneli işsizlikten çift haneli faiz oranlarına, talimatla Merkez Bankası faizleri düşürse ne olur? Büyük oranda mevduat toplayıp bedelini 85 milyonun ödenmesi pahasına bir takım uzuz kredi dağıtma uğruna acaba seçime kadar bu süreci geçirebilir miyiz diye çalışıyorlar. Peki bu bedeli kim ödeyecek? Geçen yıl bayram öncesi 13 milyon emeklimize ikramiye artışı gündem geldiğinde Çalışma Bakanının bir açıklaması oldu. ‘Bütçeye 10 Milyar dolar maliyeti olur’ dedi. 13 milyon emekliye 10 milyar dolar vermeyen bu iktidar şimdi 300 milyona yaklaşacak bir maliyeti 85 milyonun üzerine bırakır hale getirdi. O açıdan çok söylenecek laf var.
TÜRKİYE’NİN KAYNAKLARI HEBA OLUYOR
Maalesef ne siyasi denetim, ne idari ne de medya, sivil toplum eliyle kamuoyu denetimi yapamadığımız için Türkiye’nin kaynakları heba oluyor. Tarihimizde görmediğimiz bir sistematik usulsüzlük ve yolsuzluklarla karşı karşıyayız. Terör örgütleri ile beraber bu büyük ülkenin milli güvenliğini bu sistematik hale gelmiş yolsuzlukların da tehdit ettiğini düşünüyoruz. Birkaç vesile ile ifade ettim. Milli Güvenlik Kurulu bunu da bir tehdit unsuru olarak kabul etmeli bunun gereğini yapmalıdır. Onun için önümüzde uzun bir zamanımız yok.
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİMİZ YARINLARA UMUTSUZ BAKIYOR
Üniversiteler açtık ama dünya ile rekabet edebileceğimiz bir nitelikte bir donanımı gençlerimize maalesef sunamıyoruz. Almanya’da üniversiteden mezun olmuş bir üniversite öğrencisi ilk 3 yıl içerisinde iş bulma imkânı yüzde 93’iken Türkiye’de ise bu oran meçhuldür. Almanya’da 4 milyon bizde 8 milyon üniversite öğrencisi var. Dizininizden tırnağımızdan arttırarak okuttuğunuz evlatlarınızın bu ülkenin evlatlarını bu ülkenin dişlileri haline getirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Üniversite öğrencileri yarınlara umutsuz bakıyor. Bu açından da çok uzun zamanınız yok. Siyasette bir derinden sarsılmaya, işlemeyen bir demokratik modelin ürettiği hiçbir vatandaşımızın, hiçbir sektörün, hiçbir sosyal ve ekonomik kümenin talebi maalesef demokratik kanallara aktarılmıyor.
Sebebi Türkiye’deki bu problemi Tayyip Erdoğan’ın kadrajına sokamıyorsak çözüm üretme şansımız yoktur. Bizim de vekil olarak Millet Meclisinde konuşmamızın da bir manası yok. 2023 bütçesi konuşuluyor. Yasak savma kabilinden güya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini, ‘Meclisi kuvvetlendireceğiz’ diyerek getirenler milletvekillerini sembolik usulü tamamlama işlemini yerine getiren unsurlar haline getirdiler. O açıdan Demokrat Parti olarak iddiamız da bu çarpık düzeni değiştirmek, milletin tercihinin belirleyeceği tabandan tavana Büyük Millet Meclisine sağlıklı bir şekilde olmuş bir iradeyle ancak bunlar yapılır. Bunu düzeltmediğimiz müddetçe 40 yıl 12 Eylül rejiminin kalıcı kolonu haline gelmiş olan bu siyasi partiler düzenini düzeltmediğimiz müddetçe bunları çözebilme imkânımız yok.
BİR AVUKAT MÜVEKKİLİ ALEYHİNE İŞ YAPSA O DAVADAN BİR HAYIR ÇIKAR MI?
Aramızda çok kıymetli baro başkanlığı yapmış avukat arkadaşımız var. Vekâletimizi alan bir avukat müvekkili aleyhine iş yapsa o davadan bir hayır çıkar mı? Her gün Büyük Millet Meclisinde, milletvekilleri milletin aleyhine kanun çıkartıyor. Milletin aleyhine düzenlemeler yapıyor. 13 milyon emekliye vermediğimizi bir avuç bu ülkenin kanını emen insanların vergilerini affetmek için sahsa özel yasalar çıkartıyor. İtirazımız bunadır. Yoksa Allah kime nasip etmiş birileri iktidar olacak birileri muhalefet olacak ama bugün yaşadığımız Türk tarihinin büyük travmalarından büyük buhranlarından büyük krizlerinden birisidir. Osmanlı, adına ‘Fetret Dönemi’ demiş. Ama yarınlarda tarihçiler Türkiye'de tarihe kayır düşerken yaşadığımız dönemi de Türkiye Cumhuriyeti’nin Fetret Dönemi olarak kaydedecektir. Bu açıdan değerli mücadele arkadaşlarım değerli misafirler çok değerli dostlar. peki bugün ilk defa yüz yüze geliyoruz ama bu ıstırapları ruhunda, sinesinde, zihninde, gönlünde ve yüreğimde yaşatan insanlar olarak hepimizin ıstırabı ortak.
BU ÖRTÜYÜ ÜZERİMİZDEN KALDIRMAK MECBURİYETİNDEYİZ
Bu örtüyü üzerimizden kaldırmak mecburiyetindeyiz. Bunun için mücadele veriyoruz. Tüm iftiralara, tüm bilgi kirliliğine tüm operasyoel aparata dönüştürülmüş yayınlara, müdahalelere rağmen önümüzde kısa bir zaman kaldı. Tabi pek çok risk de var. Tabi İstiklal ‘de patlayan bombadan sonra her daim bildiğimiz gibi Türkiye'yi bir takım dışarıdan içeriden operasyona açık hale getirirseniz A ülkesi değil de B ülkesi gelir ve o kilimden acaba yararlanabilir miyim diye düşünür. Hükümet edenlere düşen mesele bu işlerden medet beklememektir. Bu işlerden nemalanmamak için sizin lehinize işliyormuş gibi görünür ama nerede kime vuracağını kimse bilemez. O açıdan çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Meşruiyetten ayrılmadan, milletimizin hür iradesini sandıklardan en sonunda iradeye dönüşeceği, seçim güvenliğinde önemseyerek bu süreci Allah'ın izniyle hep beraber başaracağımızı düşünüyorum”