Tacettin DURMUŞ
EĞİTİM SEN Kars Şubesi Yürütme Kurulu adına yazılı basın açıklaması yapan Hanım Bulut Kurtulan, “Bizler, KESK’li kadınlar olarak Türkiye’den İranlı kadınların sesini yükseltiyoruz. Mahsa Amini’nin katili İran Molla rejimidir. Mahsa'nın katili erkek egemen sistemdir. Mahsa’nın ve İranlı kadınların mücadelesi hepimizin mücadelesidir diyoruz.” Dedi.
Günlerdir dünyanın her yerinde kadınların öfkesinin ve isyanının katlanarak büyüdüğünü hatırlatan Kurtulan, “ Erkek devlet şiddeti bir kadını daha yaşamdan kopardı. İran’ın başkenti Tahran’da baş örtüsünü "İslami kurallara" göre takmadığı gerekçesiyle "ahlak polisi" tarafından gözaltına alınıp, ardından işkenceyle katledilen Mahsa Amini için kadınlar öncülüğünde başlayan ve daha sonra rejim karşıtlığına dönüşen eylemler büyüyerek devam ediyor.
İran’ın Tahran kentinde baş örtüsünü "İslami kurallara" göre takmadığı gerekçesiyle "ahlak polisi" tarafından gözaltına alınıp, ardından işkenceyle katledilen Mahsa Amini için kadınlar öncülüğünde başlayan ve daha sonra rejim karşıtlığına dönüşen eylemler büyüyerek devam ediyor.
Kadınlar toplu halde başörtülerini çıkarıp ateşe vererek, saçlarını keserek, mücadelelerini yeni bir boyuta taşıyor. Kadınlar öncülüğünde başlayan direniş zamanla gerici molla rejimi karşıtı gösterilere dönüştü, üniversiteler, sendikalar greve başladı. Birçok şehirde halk solaklara çıktı.
“Jin, Jiyan, Azadi’’ sloganıyla büyüyen protestolarda, gösterilerin daha fazla yayılmasını engellemek ve güvenlik birimlerinin müdahalesini gizlemek amacıyla internet ve sosyal ağlara erişim kısıtlandı, gazeteciler tutuklandı. İran tarafından açıklanan resmi verilere göre en az 41 kişi hayatını kaybetti. Norveç merkezli İran İnsan Hakları grubu ise protestolarda en az 76 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. En az 700 kişi işkenceyle gözaltına alındı. Uluslararası Af Örgütü 20 kentte protestoculara gerçek mermi sıkıldığına dair kanıt olduğunu açıkladı.
İran’da 1979’dan bu yana kadınlara, devletin anti demokratik yapısını ve erkek egemenliğinin gücünü temsil eden başörtüsü dayatılıyor. İranlı kadınlar 43 yıldır faşist molla rejiminin sözde "ahlak polisleri" tarafından, taciz ediliyor, şiddete maruz kalıyor, tutuklanıyor, idama mahkûm ediliyor. Geçtiğimiz günlerde LGBTİ+ aktivisti olan Zahra Seddighi ve Elham Choobdar "yeryüzünde fitne çıkarma" iddiasıyla idama mahkûm edildi.
Türkiye’de de kadınlara, farklılıklara düşman hukukuyla yaklaşımın sonucu açığa çıkan tablonun aslında İran’dan hiç de farklı olmadığını görüyoruz.
Sayısı her gün artarak katliama dönüşen kadın cinayetleri, bin bir emekle elde edilen kazanımlarına sahip çıkmak için direnen kadınlara yöneltilen polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalar, cezaevlerindeki kadınlara işkenceye varan uygulamalar devam ediyor. Kadın katillerine uygulanan haksız tahrik indirimleri, kadınları şiddet dolu aile içine hapseden politikalar, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı feshi, nafaka hakkının gaspı, yasaklanan konserler, LGBTİ+lara yönelik devlet desteğiyle örgütlenen nefret eylemleriyle açığa çıkan tablo, aslında İranda’ki molla rejiminin Türkiye’deki yansımalarıdır.
Erkek şiddetine, kadın cinayetlerine karşı direnen kadınlara, demokratik hak ve özgürlükleri için mücadele eden işçilere, emekçilere, gençlere, LGBTİ+lara sokakları yasaklayıp; şeriat propagandası, ırkçılık ve nefret söylemiyle sokağa çıkanları adeta kırmızı halılarla karşılaması iktidarın niyetini ortaya koymaktadır.
Biz kadınlar, coğrafyalara göre biçim değiştirse de şiddetin aynı sistemden beslendiğinin farkındayız. Sınırları aşan dayanışmamızın gücü de buradan geliyor. Tarihsel süreç içerisinde kadınların özgürlük ve yaşam hakkı mücadelesine yönelik tüm faşist rejimlerin baskı ve zor yöntemleriyle yaptıkları müdahaleler karşısında dayanışmamızı sınırları aşarak büyüttük, büyütmeye de devam edeceğiz.
İranlı kadınların, başörtüsü dayatması başta olmak üzere, “şeriat kuralları” adı altında yaşamlarına müdahale eden erkek egemenliğine karşı yürüttüğü mücadele, bu gün dünyanın her yerinde kadın düşmanı faşist rejimlere karşı yürütülen mücadelelerin sembolü haline geldi. Kadınlara fiili ya da fiziki ölüm dışında başka bir seçenek sunmayan erkek egemen sisteme karşı bu kez İran’dan yükselip tüm dünyaya yayılan ‘’Jin Jiyan Azadi’’ sesleri umutları büyüterek kadının, yaşamın, özgürlüğün sloganı olmaya devam ediyor.”dedi.
EĞİTİM SEN Kars Şubesi Yürütme Kurulu adına yazılı basın açıklaması yapan Hanım Bulut Kurtulan, “Bizler, KESK’li kadınlar olarak Türkiye’den İranlı kadınların sesini yükseltiyoruz. Mahsa Amini’nin katili İran Molla rejimidir. Mahsa'nın katili erkek egemen sistemdir. Mahsa’nın ve İranlı kadınların mücadelesi hepimizin mücadelesidir diyoruz.” Dedi.
Günlerdir dünyanın her yerinde kadınların öfkesinin ve isyanının katlanarak büyüdüğünü hatırlatan Kurtulan, “ Erkek devlet şiddeti bir kadını daha yaşamdan kopardı. İran’ın başkenti Tahran’da baş örtüsünü "İslami kurallara" göre takmadığı gerekçesiyle "ahlak polisi" tarafından gözaltına alınıp, ardından işkenceyle katledilen Mahsa Amini için kadınlar öncülüğünde başlayan ve daha sonra rejim karşıtlığına dönüşen eylemler büyüyerek devam ediyor.
İran’ın Tahran kentinde baş örtüsünü "İslami kurallara" göre takmadığı gerekçesiyle "ahlak polisi" tarafından gözaltına alınıp, ardından işkenceyle katledilen Mahsa Amini için kadınlar öncülüğünde başlayan ve daha sonra rejim karşıtlığına dönüşen eylemler büyüyerek devam ediyor.
Kadınlar toplu halde başörtülerini çıkarıp ateşe vererek, saçlarını keserek, mücadelelerini yeni bir boyuta taşıyor. Kadınlar öncülüğünde başlayan direniş zamanla gerici molla rejimi karşıtı gösterilere dönüştü, üniversiteler, sendikalar greve başladı. Birçok şehirde halk solaklara çıktı.
“Jin, Jiyan, Azadi’’ sloganıyla büyüyen protestolarda, gösterilerin daha fazla yayılmasını engellemek ve güvenlik birimlerinin müdahalesini gizlemek amacıyla internet ve sosyal ağlara erişim kısıtlandı, gazeteciler tutuklandı. İran tarafından açıklanan resmi verilere göre en az 41 kişi hayatını kaybetti. Norveç merkezli İran İnsan Hakları grubu ise protestolarda en az 76 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. En az 700 kişi işkenceyle gözaltına alındı. Uluslararası Af Örgütü 20 kentte protestoculara gerçek mermi sıkıldığına dair kanıt olduğunu açıkladı.
İran’da 1979’dan bu yana kadınlara, devletin anti demokratik yapısını ve erkek egemenliğinin gücünü temsil eden başörtüsü dayatılıyor. İranlı kadınlar 43 yıldır faşist molla rejiminin sözde "ahlak polisleri" tarafından, taciz ediliyor, şiddete maruz kalıyor, tutuklanıyor, idama mahkûm ediliyor. Geçtiğimiz günlerde LGBTİ+ aktivisti olan Zahra Seddighi ve Elham Choobdar "yeryüzünde fitne çıkarma" iddiasıyla idama mahkûm edildi.
Türkiye’de de kadınlara, farklılıklara düşman hukukuyla yaklaşımın sonucu açığa çıkan tablonun aslında İran’dan hiç de farklı olmadığını görüyoruz.
Sayısı her gün artarak katliama dönüşen kadın cinayetleri, bin bir emekle elde edilen kazanımlarına sahip çıkmak için direnen kadınlara yöneltilen polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalar, cezaevlerindeki kadınlara işkenceye varan uygulamalar devam ediyor. Kadın katillerine uygulanan haksız tahrik indirimleri, kadınları şiddet dolu aile içine hapseden politikalar, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı feshi, nafaka hakkının gaspı, yasaklanan konserler, LGBTİ+lara yönelik devlet desteğiyle örgütlenen nefret eylemleriyle açığa çıkan tablo, aslında İranda’ki molla rejiminin Türkiye’deki yansımalarıdır.
Erkek şiddetine, kadın cinayetlerine karşı direnen kadınlara, demokratik hak ve özgürlükleri için mücadele eden işçilere, emekçilere, gençlere, LGBTİ+lara sokakları yasaklayıp; şeriat propagandası, ırkçılık ve nefret söylemiyle sokağa çıkanları adeta kırmızı halılarla karşılaması iktidarın niyetini ortaya koymaktadır.
Biz kadınlar, coğrafyalara göre biçim değiştirse de şiddetin aynı sistemden beslendiğinin farkındayız. Sınırları aşan dayanışmamızın gücü de buradan geliyor. Tarihsel süreç içerisinde kadınların özgürlük ve yaşam hakkı mücadelesine yönelik tüm faşist rejimlerin baskı ve zor yöntemleriyle yaptıkları müdahaleler karşısında dayanışmamızı sınırları aşarak büyüttük, büyütmeye de devam edeceğiz.
İranlı kadınların, başörtüsü dayatması başta olmak üzere, “şeriat kuralları” adı altında yaşamlarına müdahale eden erkek egemenliğine karşı yürüttüğü mücadele, bu gün dünyanın her yerinde kadın düşmanı faşist rejimlere karşı yürütülen mücadelelerin sembolü haline geldi. Kadınlara fiili ya da fiziki ölüm dışında başka bir seçenek sunmayan erkek egemen sisteme karşı bu kez İran’dan yükselip tüm dünyaya yayılan ‘’Jin Jiyan Azadi’’ sesleri umutları büyüterek kadının, yaşamın, özgürlüğün sloganı olmaya devam ediyor.”dedi.