Tacettin DURMUŞ
Şehirde 2 gün kalan ve bir dizi toplantılara katılarak, Kars halkı ille bir araya gelen Mithat Sancar, beraberinde HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, Van Milletvekili Muazzez Orhan’ın yanı sıra PM üyeleri, MYK üyeleri, Kars il eşbaşkanları Cengiz Anli ve Sevda Subaşı ve Şevin Alaca ile birlikte basın toplantısı düzenledi.
Bir otelde düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Sancar, TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan son günlerde ülke gündemini meşgul eden “basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenleme” ile ilgili de açıklama bulundu.
Sancar açıklamasında TBMM’inde görüşülmekte olan yasa teklifinin dezenformasyonu önleme yasası olmadığını ve bunun apaçık bir sansür yasası olduğunu ileri sürdü.
Basın ancak özgür şartlarda görevini yapabileceğini de söyleyen Sancar şöyle konuştu:
“Kars’ta yerel ve ulusal basınla bir araya gelmişten; en yakıcı sorunun sizler ve bizler açısından ‘özgürlük’ olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Basın ancak özgür şartların olduğu yerlerde görevini yapabilir. Özgür şartların bulunmadığı ülkede ne basın görevini yapabilir ne de toplum bilgi alma, bilgi edinme hakkını kullanabilir. Böyle ortamlarda baskıcı yöntemler çok daha kolay devreye sokulabilir. Korku iklimi zaten bu ülkede bu iktidarın en temel yöntemi yönetme tekniğidir. Korku iklimini hakim kılıyor. Fakat korku duvarının kırılabileceği yerlerde de yasaklarla polisiye tedbirlerle bu açıkları ve gedikleri kapatmaya çalışıyorlar. Basına sansür yasası tam da bu amaçla hazırlanmıştır. Genel basın üzerindeki baskıların yetersiz kaldığı yerde şimdi de internet basınını tam bir kontrol altına almayı hedefliyorlar. Basına gerçek anlamda tam bir kuşatma operasyonudur yeni kanun teklifi. Sansür yasası teklifidir bu. Yoksa onların dediği gibi dezenformasyonu önleme yasası değildir. Dezenformasyonu yanlış yönlendirici bilgi ve haberin kaynağı zaten bu iktidardır. Bizler sansür yasasına karşı etkin bir siyaset yürütüyoruz. Mecliste de bunu yapıyoruz. Mecliste gösterdiğimiz direnç yeterli değil ayı zamanda bütün demokrasi güçleri ile birlikte bu yasa teklifine etkili bir tepki göstermemiz ve uygulanmasına karşı da etkili bir dayanışma ortaya koymamız gerekiyor. Seçimlere yaklaştıkça iktidarın benzer manevralarının artacağını görüyoruz.”
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI İLE ALTILI MASA ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Sancar bir gazetecinin, “Emek ve Özgürlük İttifakı ile Altılı Masa arasındaki fark nedir? Sorusunu da şu şekilde cevaplandırdı:
“Yapacağımız tek şey güçlerimizi birleştirmektir. Bizler HDP olarak kurduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı ile birlikte bulunduğumuz her yerde halkın sesine kulak vermek adına büyük çaba harcıyoruz. Yolumuzu masa başında ve parti merkezinde belirlemiyoruz. Politikalarımızı halkla istişare ederek, halkı dinleyerek onlarla sürekli etkileşim içinde kalarak oluşturuyoruz. Bundan sonra da bütün temel konularda aynı politikayı izlemeye devam edeceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı büyüyecektir. Önümüzdeki en önemli hedef, bu ittifakı en geniş kesimlere, ezilenlerin sömürülenleri, yok sayılanların ötekileştirilen tümünü kapsayacak bir genişliğe ulaştırmaktır.
HALKIMIZ BİLSİN Kİ BİR ALTERNATİF VAR
Bizim bu amacımıza ulaşmamız için de çok daha fazla çalışmamız gerektiğini farkındayız. Ama halkımız bilsin ki bir alternatif vardır. Emekten yana, sömürüye karşı adaletsizliği ortadan kaldıracak, adaleti savunan bu baskılara karşı duracak, özgürlüğü savunan, yalan iktidarına karşı hakikatin peşini bırakmayacak bir alternatifi mutlaka inşa edeceğiz. Sadece seçimler için değil seçimlerin sonrasında da yeni bir başlangıç, demokratik ve özgürlükçü emekten yana bir değişimin dinamik motor gücü haline geleceğiz. Bugün yaptığımız şey bütün bu adaletsizliklere karşı en geniş kesimlerin mücadele ortaklığını sağlamaktır.
Emek ve Özgürlük İttifakı diğer iki ittifaktan da çok temel noktalarda ayrışmaktadır elbette. Adı üzerinde emekten yana bir düzen ve özgürlükçü bir yaşam inşa etmek için yola çıkmıştır. Diğer ittifaklar, Cumhur İttifakını söylememe bile gerek yok. Biraz önce konuşmamda Cumhur İttifakının ve onun iktidarının yarattığı çöküşü örneklerle anlattım. Altılı masanın şu ana kadar ki çalışmaları ile ilgili değerlendirmeleri halkın takdirine bırakıyoruz. Ama temel konularda ikna edici güçlü bir alternatif sunma noktasında yetersiz kaldığını da her yerde söylüyoruz.
ALTILI MASA, KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE EKSİK KALMIŞTIR
Masala Kürt sorununu gündeme tam anlamıyla almak ve bir barış ve çözüm programı oluşturmak konusunda eksik kalmışlardır. Şu ana kadar üzerinde ulaştıkları temel nokta güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüştür ama bunun Türkiye’nin bu çoklu krizden çıkış için yeterli bir vaat olduğunu düşünmüyoruz. Bizler bütün krizlere çözüm üretecek, demokrasi, ekonomi, kültür alanlarında gerçek alternatifleri sunacak bir güç olarak görüyoruz kendimizi. Geleceği bu temelde inşa edecek güç biziz.
ADALET SEFERBERLİĞİ KONUSUNDAKİ ÇAĞRIMIZI YİNELİYORUZ
Tabiî ki Emek ve Özgürlük İttifakı ve bunun büyüyerek oluşturacağı blok, milletvekilliği seçimlerine de birlikte girmek için çalışmalar yapıyor. Ama bizim şu anki temel gündemimiz; bütün bu adaletsizlik seferberliğine karşı bir adalet seferberliği yaratmaktadır. Adalet seferberliği konusundaki çağrımız da kendini demokrasiden ve adaletten yana gören herkesindir. Bütün siyasi çevreleridir, bütün bireyleredir. Hep birlikte mücadele için bu çağrıyı yapıyoruz. Seçimler konusunda da tavrımız açıktır. Bunu daha öncede söyledik. Bizler oluşturduğumuz ittifakla büyüterek yaratacağımız Büyük Demokrasi Bloğu ile parlamentoda anahtar güç haline gelmeyi hedefliyoruz. Halkların, emekçilerin her kesimden inançların temsilcilerini ortak hedefte buluşturacak büyük bir temsiliyeti böylece hem parlamentoya taşımayı hedefliyoruz. Böylece hem parlamentoda hem de toplumsal yaşamın her alanında dönüşümü gerçekleştirecek tam bir tam bir dinamizm ve tam bir motor kuvvet oluşturacağız.
HERKESİ FARKLILIKLARIMIZLA YAN YANA YÜRÜME ÇAĞRISI YAPIYORUZ
İktidarın AKP’ye ve MHP’ye oy veren bütün vatandaşlarım dahil olmak üzere altılı masadaki partiler ve onların tabanı dahil olmak üzere; Türkiye'de adaletsizlikten şikayet eden tek tek bütün bireyler dahil olmak üzere, herkese farklılıklarımızla yan yana yürüme çağrısı yapıyoruz. Ayrıştıran değil birleştiren bir çağrıdır bu. Çünkü adalete karşı ortak bir mücadele teklifinde bulunuyoruz. Ayrı ayrı seçeneklerin ortaya çıkması demokrasinin gereğidir. Bu gereği ve gerçeği düşmanlaştırma kin ve nefret için kullananlar ortadadır. İktidar farklı toplum kesimlerini birbirine karşı kutuplaştırmakta e cepheleştirmektedir. Sürekli hain ve benzeri kelimelerle bir korku gerilim ortamı yaratmaktadır. Biz ise nefrete ve ayrıştırmaya karşıyız. Eğer bizler bugün gerekli desteği alıp iktidarı ya da yönetimi belirleyecek bir güç haline gelirsek, ayrımcılığı her alanda ortadan kaldıracak politikalar izleyeceğimizi söylüyoruz. Farlılıklar vardır ama farklılık demek ayrımcılık demek ayrımcılığa temel oluşturan bir olgu demek değildir. Farklılıklarımızı ayrıştırma ve ayrımcı amaçlarla kullananlara karşı eşit ve özgür bir yaşam vaat ediyoruz.
AKP VE MHP'YE OY VEREN YURTTAŞLARIN DA ADALETSİZLİKLERDEN RAHATSIZ OLDUĞUNU FARKINDAYIZ
Biz küçülten değil demokrasi mücadelesini büyüten bir çağrı yapıyoruz bizler. Bizler alternatif olduğumuzu söylüyoruz. Bizler bu iktidara, AKP'ye ve MHP'ye oy veren yurttaşların da adaletsizliklerden rahatsız olduğunu farkındayız. Şu anda yürüttüğümüz bütün toplum kesimlerine ulaşmaya çalışıyoruz. Eğer burada bir birleşme burada bir ortaklık oluşursa mevcut iktidarı durdururuz. Doğal olarak millet ittifakının seçmenlerine de çağımız var. Ama esas itibariyle Büyük Demokrasi İttifakı farklı toplum kesimlerini temel ilkeler ve ana hedefler etrafında bir araya getirmeyi amaçlıyor. Doğal olarak bu bir siyasal yarıştır ama bizim için sadece siyasal yarış değil ayı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Eğer kastettiğiniz Cumhurbaşkanlığı seçimi ise bizler Millet İttifakı ve diğer muhalefet partilerine çağrımızı 1,5 yıl önce yaptık. Bir yıl öncede yazılı bir metne dönüştürmüştük. Belli konularda açık müzakere, doğrudan diyalog yöntemi uygulanırsa ve temel konular ve ilkelerde geçiş sürecinin nasıl yapılandırılacağı konusunda mutabakat oluşursa ortak aday fikrine de açığız. Bizden daha yapıcı, Demokrasinin önünü açıcı kurucu bir irade ortaya koyan başka bir kesim yok. Gücümüzün farkındayız ama gücümüz sadece seçmen sayısından ibaret değil yani sayısal değildir. Gücümüz aynı zamanda gerek dönüşümün siyasal alanıdır. Biz gerçek bir siyasal dönüşüm istiyoruz. Eğer bu iktidardan kurtulmak istiyorsak o zaman gerçek dönüşüm konusunda demokratik dönüşüm ve barış konusunda da temel ilkelerde mutabakat için müzakereye açık olmak gerekir biz açığız. Biz müzakereye ve diyaloga açığız. “
EKONOMİK ÇÖKÜŞÜN FATURASI YOKSUL HALK ÖDÜYOR
Öte yandan ekonomik gidişatı hepimiz her gün hayatımızda tecrübe ediyoruz. Ekonomide de büyük bir çöküş yaşanıyor ve bunun faturası da yoksul halka çıkıyor. Çöküşe yol açan politikaların elbette nemalanıcıları da vardır. Bu politikaların en büyük nemalanıcıları bir avuç sermaye kesimi ve en çok da yandaşlardır.
KARS HAYVANCLIKTA BİTME NOKTASINA GELDİ
Türkiye’de tarım neredeyse bitme noktasına gelmiştir, hayvancılık yok olmaktadır. Verimli toprakları ve hayvancılık için çok elverişli şartları olan şehirlerimiz neredeyse bu imkanların tamamını kaybetmekle karşı karşıyadır. Kars bu örneklerin en çarpıcı olanıdır. Kars’ta hayvancılık en önemli geçim kaynağı idi. Oysa uygulanan ekonomik politikalar, kurda yaşanan artış ve enflasyondaki yükseliş hayvancılığın da Kars’ta bitme noktasına gelmesine yol açmıştır. Kars'ta bugün girdi maliyetlerinin çok yüksek olduğunu görüştüğümüz herkes iletti. Zaten bildiğimiz bir durum. Makro veriler de bunu ortaya koyuyor. Kars için bunun hayat önemi vardır. Girdi maliyetleri arttıkça hayvancılıkla geçinen, hayvancılık alanında üretim yapan insanlar da artık bunu devam ettiremez duruma geliyorlar.
GENÇLER KARS’I TERK EDİYOR
Sokaklarda gezerken, esnafla konuşurken, STK temsilcileriyle konuşurken karşılaştığımız bu olgu Kars’ta durumun ne kadar kötü olduğunu çıplak bir şekilde ortaya koymaktadır. Gençler şehri terk etmektedir. Şu an resmi verilere göre bile en çok göç veren şehirlerin başında Kars gelmektedir. Sadece başta tarım olmak üzere diğer üretim sektörlerindeki kötüye gidiş değildir bu gidişatın nedeni. Asıl neden burada geçim imkanlarının kalmamış olmamasıdır. Bir diğer neden de hizmetlere erişimde Kars halkının büyük bir yoksunlukla karşı karşıya kalmasıdır. Burada üniversite hastanesi var ama doktor yok, pek çok alanda uzman doktor yok. Bunu arkadaşlar somut verilerle bize aktardılar. İnsanlar hastalarını yakın şehirlere götürmek zorunda kalıyorlar. Erzurum başta olmak üzere Iğdır ve Ardahan’a hastalar gidiyor.
SAĞLIK SİSTEMİ TİCARET ALANINA DÖNÜŞMÜŞTÜR
Hekimlerin, sağlık emekçilerinin aylardır süren direnişi ve itirazları var. Buna karşı Cumhurbaşkanının söylediği sözler hafızalarımızdan silinmeyecektir. ‘İsteyen istediği yere gidebilir’ demişti. Oysa sağlık emekçilerinin haklarını gasp eden, onların şartlarını ağırlaştıran bu sistemin kendisidir. Bunun somut örneğini Kars’ta yaşıyoruz. Pek çok alanda sağlık emekçisi eksikliği ve yokluğu yaşanıyor. Sağlık en temel ihtiyaçlardandır, ücretsiz ve kamusal bir şekilde sağlanması gereken bir hizmettir ama maalesef bu iktidar sağlığı bir kamu hizmeti olmaktan çıkarmış ve bir ticaret alanına dönüştürmüştür. Bunun sonuçlarını da toplum olarak ağır bir şekilde yaşamaktayız.
BU ADALETSİZ DÜZEN MUTLAKA DEĞİŞMECEK
Öte yandan da eğitimde aynı sorunlar var. Pek çok okulda öğretmen yok. Eğitim emekçilerinin, sağlık emekçilerinin haklarını alamamalarının yarattığı bir durumdur. İzlenen politikalar halk için değildir, halka hizmet amaçlı bir anlayış bu iktidarda yoktur. Tam tersine büyüme adı altında sermayenin şişirilmesi, sermayeye daha fazla kaynak aktarılması, halkın cebinden bir avuç zengine transfer edilmesidir. Halk yoksullaşıyor, büyüyen ise sermaye ve Saray'ın kendisidir. İşte bu adaletsiz ekonomik düzenin mutlaka değişmesi gerekiyor. Esnafın bize aktardığı sorunları burada tek tek anlatmaya gerek yok. Esnafın yaşadığı zorluk ve sıkıntılar, burada fazlasıyla mevcut. Bunları değiştirmek için halk bir umut arıyor. Bu gidişatı durdurmak için bir çıkış arıyor. Gerçek bir alternatif arıyor. Biz de kendilerine diyoruz ki gerçek alternatif biziz. HDP ve ittifakı bu sömürü düzeninin sürmesini engelleyecek ve yeni bir başlangıç yapacak temel aktördür. Kimse umutsuzluğa kapılmasın, kimse bu şartlara teslim olmasın. Bu iktidarın her türlü baskı ve sömürü uygulamasına karşı gerçek alternatifi her alanda üretmeye kararlıyız. HDP ve ortağı ittifak güçleri daha da büyüyerek gerçek alternatifi bu topluma sunmaya kararlıdır. “
Şehirde 2 gün kalan ve bir dizi toplantılara katılarak, Kars halkı ille bir araya gelen Mithat Sancar, beraberinde HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, Van Milletvekili Muazzez Orhan’ın yanı sıra PM üyeleri, MYK üyeleri, Kars il eşbaşkanları Cengiz Anli ve Sevda Subaşı ve Şevin Alaca ile birlikte basın toplantısı düzenledi.
Bir otelde düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Sancar, TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan son günlerde ülke gündemini meşgul eden “basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenleme” ile ilgili de açıklama bulundu.
Sancar açıklamasında TBMM’inde görüşülmekte olan yasa teklifinin dezenformasyonu önleme yasası olmadığını ve bunun apaçık bir sansür yasası olduğunu ileri sürdü.
Basın ancak özgür şartlarda görevini yapabileceğini de söyleyen Sancar şöyle konuştu:
“Kars’ta yerel ve ulusal basınla bir araya gelmişten; en yakıcı sorunun sizler ve bizler açısından ‘özgürlük’ olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Basın ancak özgür şartların olduğu yerlerde görevini yapabilir. Özgür şartların bulunmadığı ülkede ne basın görevini yapabilir ne de toplum bilgi alma, bilgi edinme hakkını kullanabilir. Böyle ortamlarda baskıcı yöntemler çok daha kolay devreye sokulabilir. Korku iklimi zaten bu ülkede bu iktidarın en temel yöntemi yönetme tekniğidir. Korku iklimini hakim kılıyor. Fakat korku duvarının kırılabileceği yerlerde de yasaklarla polisiye tedbirlerle bu açıkları ve gedikleri kapatmaya çalışıyorlar. Basına sansür yasası tam da bu amaçla hazırlanmıştır. Genel basın üzerindeki baskıların yetersiz kaldığı yerde şimdi de internet basınını tam bir kontrol altına almayı hedefliyorlar. Basına gerçek anlamda tam bir kuşatma operasyonudur yeni kanun teklifi. Sansür yasası teklifidir bu. Yoksa onların dediği gibi dezenformasyonu önleme yasası değildir. Dezenformasyonu yanlış yönlendirici bilgi ve haberin kaynağı zaten bu iktidardır. Bizler sansür yasasına karşı etkin bir siyaset yürütüyoruz. Mecliste de bunu yapıyoruz. Mecliste gösterdiğimiz direnç yeterli değil ayı zamanda bütün demokrasi güçleri ile birlikte bu yasa teklifine etkili bir tepki göstermemiz ve uygulanmasına karşı da etkili bir dayanışma ortaya koymamız gerekiyor. Seçimlere yaklaştıkça iktidarın benzer manevralarının artacağını görüyoruz.”
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI İLE ALTILI MASA ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Sancar bir gazetecinin, “Emek ve Özgürlük İttifakı ile Altılı Masa arasındaki fark nedir? Sorusunu da şu şekilde cevaplandırdı:
“Yapacağımız tek şey güçlerimizi birleştirmektir. Bizler HDP olarak kurduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı ile birlikte bulunduğumuz her yerde halkın sesine kulak vermek adına büyük çaba harcıyoruz. Yolumuzu masa başında ve parti merkezinde belirlemiyoruz. Politikalarımızı halkla istişare ederek, halkı dinleyerek onlarla sürekli etkileşim içinde kalarak oluşturuyoruz. Bundan sonra da bütün temel konularda aynı politikayı izlemeye devam edeceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı büyüyecektir. Önümüzdeki en önemli hedef, bu ittifakı en geniş kesimlere, ezilenlerin sömürülenleri, yok sayılanların ötekileştirilen tümünü kapsayacak bir genişliğe ulaştırmaktır.
HALKIMIZ BİLSİN Kİ BİR ALTERNATİF VAR
Bizim bu amacımıza ulaşmamız için de çok daha fazla çalışmamız gerektiğini farkındayız. Ama halkımız bilsin ki bir alternatif vardır. Emekten yana, sömürüye karşı adaletsizliği ortadan kaldıracak, adaleti savunan bu baskılara karşı duracak, özgürlüğü savunan, yalan iktidarına karşı hakikatin peşini bırakmayacak bir alternatifi mutlaka inşa edeceğiz. Sadece seçimler için değil seçimlerin sonrasında da yeni bir başlangıç, demokratik ve özgürlükçü emekten yana bir değişimin dinamik motor gücü haline geleceğiz. Bugün yaptığımız şey bütün bu adaletsizliklere karşı en geniş kesimlerin mücadele ortaklığını sağlamaktır.
Emek ve Özgürlük İttifakı diğer iki ittifaktan da çok temel noktalarda ayrışmaktadır elbette. Adı üzerinde emekten yana bir düzen ve özgürlükçü bir yaşam inşa etmek için yola çıkmıştır. Diğer ittifaklar, Cumhur İttifakını söylememe bile gerek yok. Biraz önce konuşmamda Cumhur İttifakının ve onun iktidarının yarattığı çöküşü örneklerle anlattım. Altılı masanın şu ana kadar ki çalışmaları ile ilgili değerlendirmeleri halkın takdirine bırakıyoruz. Ama temel konularda ikna edici güçlü bir alternatif sunma noktasında yetersiz kaldığını da her yerde söylüyoruz.
ALTILI MASA, KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE EKSİK KALMIŞTIR
Masala Kürt sorununu gündeme tam anlamıyla almak ve bir barış ve çözüm programı oluşturmak konusunda eksik kalmışlardır. Şu ana kadar üzerinde ulaştıkları temel nokta güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüştür ama bunun Türkiye’nin bu çoklu krizden çıkış için yeterli bir vaat olduğunu düşünmüyoruz. Bizler bütün krizlere çözüm üretecek, demokrasi, ekonomi, kültür alanlarında gerçek alternatifleri sunacak bir güç olarak görüyoruz kendimizi. Geleceği bu temelde inşa edecek güç biziz.
ADALET SEFERBERLİĞİ KONUSUNDAKİ ÇAĞRIMIZI YİNELİYORUZ
Tabiî ki Emek ve Özgürlük İttifakı ve bunun büyüyerek oluşturacağı blok, milletvekilliği seçimlerine de birlikte girmek için çalışmalar yapıyor. Ama bizim şu anki temel gündemimiz; bütün bu adaletsizlik seferberliğine karşı bir adalet seferberliği yaratmaktadır. Adalet seferberliği konusundaki çağrımız da kendini demokrasiden ve adaletten yana gören herkesindir. Bütün siyasi çevreleridir, bütün bireyleredir. Hep birlikte mücadele için bu çağrıyı yapıyoruz. Seçimler konusunda da tavrımız açıktır. Bunu daha öncede söyledik. Bizler oluşturduğumuz ittifakla büyüterek yaratacağımız Büyük Demokrasi Bloğu ile parlamentoda anahtar güç haline gelmeyi hedefliyoruz. Halkların, emekçilerin her kesimden inançların temsilcilerini ortak hedefte buluşturacak büyük bir temsiliyeti böylece hem parlamentoya taşımayı hedefliyoruz. Böylece hem parlamentoda hem de toplumsal yaşamın her alanında dönüşümü gerçekleştirecek tam bir tam bir dinamizm ve tam bir motor kuvvet oluşturacağız.
HERKESİ FARKLILIKLARIMIZLA YAN YANA YÜRÜME ÇAĞRISI YAPIYORUZ
İktidarın AKP’ye ve MHP’ye oy veren bütün vatandaşlarım dahil olmak üzere altılı masadaki partiler ve onların tabanı dahil olmak üzere; Türkiye'de adaletsizlikten şikayet eden tek tek bütün bireyler dahil olmak üzere, herkese farklılıklarımızla yan yana yürüme çağrısı yapıyoruz. Ayrıştıran değil birleştiren bir çağrıdır bu. Çünkü adalete karşı ortak bir mücadele teklifinde bulunuyoruz. Ayrı ayrı seçeneklerin ortaya çıkması demokrasinin gereğidir. Bu gereği ve gerçeği düşmanlaştırma kin ve nefret için kullananlar ortadadır. İktidar farklı toplum kesimlerini birbirine karşı kutuplaştırmakta e cepheleştirmektedir. Sürekli hain ve benzeri kelimelerle bir korku gerilim ortamı yaratmaktadır. Biz ise nefrete ve ayrıştırmaya karşıyız. Eğer bizler bugün gerekli desteği alıp iktidarı ya da yönetimi belirleyecek bir güç haline gelirsek, ayrımcılığı her alanda ortadan kaldıracak politikalar izleyeceğimizi söylüyoruz. Farlılıklar vardır ama farklılık demek ayrımcılık demek ayrımcılığa temel oluşturan bir olgu demek değildir. Farklılıklarımızı ayrıştırma ve ayrımcı amaçlarla kullananlara karşı eşit ve özgür bir yaşam vaat ediyoruz.
AKP VE MHP'YE OY VEREN YURTTAŞLARIN DA ADALETSİZLİKLERDEN RAHATSIZ OLDUĞUNU FARKINDAYIZ
Biz küçülten değil demokrasi mücadelesini büyüten bir çağrı yapıyoruz bizler. Bizler alternatif olduğumuzu söylüyoruz. Bizler bu iktidara, AKP'ye ve MHP'ye oy veren yurttaşların da adaletsizliklerden rahatsız olduğunu farkındayız. Şu anda yürüttüğümüz bütün toplum kesimlerine ulaşmaya çalışıyoruz. Eğer burada bir birleşme burada bir ortaklık oluşursa mevcut iktidarı durdururuz. Doğal olarak millet ittifakının seçmenlerine de çağımız var. Ama esas itibariyle Büyük Demokrasi İttifakı farklı toplum kesimlerini temel ilkeler ve ana hedefler etrafında bir araya getirmeyi amaçlıyor. Doğal olarak bu bir siyasal yarıştır ama bizim için sadece siyasal yarış değil ayı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Eğer kastettiğiniz Cumhurbaşkanlığı seçimi ise bizler Millet İttifakı ve diğer muhalefet partilerine çağrımızı 1,5 yıl önce yaptık. Bir yıl öncede yazılı bir metne dönüştürmüştük. Belli konularda açık müzakere, doğrudan diyalog yöntemi uygulanırsa ve temel konular ve ilkelerde geçiş sürecinin nasıl yapılandırılacağı konusunda mutabakat oluşursa ortak aday fikrine de açığız. Bizden daha yapıcı, Demokrasinin önünü açıcı kurucu bir irade ortaya koyan başka bir kesim yok. Gücümüzün farkındayız ama gücümüz sadece seçmen sayısından ibaret değil yani sayısal değildir. Gücümüz aynı zamanda gerek dönüşümün siyasal alanıdır. Biz gerçek bir siyasal dönüşüm istiyoruz. Eğer bu iktidardan kurtulmak istiyorsak o zaman gerçek dönüşüm konusunda demokratik dönüşüm ve barış konusunda da temel ilkelerde mutabakat için müzakereye açık olmak gerekir biz açığız. Biz müzakereye ve diyaloga açığız. “
EKONOMİK ÇÖKÜŞÜN FATURASI YOKSUL HALK ÖDÜYOR
Öte yandan ekonomik gidişatı hepimiz her gün hayatımızda tecrübe ediyoruz. Ekonomide de büyük bir çöküş yaşanıyor ve bunun faturası da yoksul halka çıkıyor. Çöküşe yol açan politikaların elbette nemalanıcıları da vardır. Bu politikaların en büyük nemalanıcıları bir avuç sermaye kesimi ve en çok da yandaşlardır.
KARS HAYVANCLIKTA BİTME NOKTASINA GELDİ
Türkiye’de tarım neredeyse bitme noktasına gelmiştir, hayvancılık yok olmaktadır. Verimli toprakları ve hayvancılık için çok elverişli şartları olan şehirlerimiz neredeyse bu imkanların tamamını kaybetmekle karşı karşıyadır. Kars bu örneklerin en çarpıcı olanıdır. Kars’ta hayvancılık en önemli geçim kaynağı idi. Oysa uygulanan ekonomik politikalar, kurda yaşanan artış ve enflasyondaki yükseliş hayvancılığın da Kars’ta bitme noktasına gelmesine yol açmıştır. Kars'ta bugün girdi maliyetlerinin çok yüksek olduğunu görüştüğümüz herkes iletti. Zaten bildiğimiz bir durum. Makro veriler de bunu ortaya koyuyor. Kars için bunun hayat önemi vardır. Girdi maliyetleri arttıkça hayvancılıkla geçinen, hayvancılık alanında üretim yapan insanlar da artık bunu devam ettiremez duruma geliyorlar.
GENÇLER KARS’I TERK EDİYOR
Sokaklarda gezerken, esnafla konuşurken, STK temsilcileriyle konuşurken karşılaştığımız bu olgu Kars’ta durumun ne kadar kötü olduğunu çıplak bir şekilde ortaya koymaktadır. Gençler şehri terk etmektedir. Şu an resmi verilere göre bile en çok göç veren şehirlerin başında Kars gelmektedir. Sadece başta tarım olmak üzere diğer üretim sektörlerindeki kötüye gidiş değildir bu gidişatın nedeni. Asıl neden burada geçim imkanlarının kalmamış olmamasıdır. Bir diğer neden de hizmetlere erişimde Kars halkının büyük bir yoksunlukla karşı karşıya kalmasıdır. Burada üniversite hastanesi var ama doktor yok, pek çok alanda uzman doktor yok. Bunu arkadaşlar somut verilerle bize aktardılar. İnsanlar hastalarını yakın şehirlere götürmek zorunda kalıyorlar. Erzurum başta olmak üzere Iğdır ve Ardahan’a hastalar gidiyor.
SAĞLIK SİSTEMİ TİCARET ALANINA DÖNÜŞMÜŞTÜR
Hekimlerin, sağlık emekçilerinin aylardır süren direnişi ve itirazları var. Buna karşı Cumhurbaşkanının söylediği sözler hafızalarımızdan silinmeyecektir. ‘İsteyen istediği yere gidebilir’ demişti. Oysa sağlık emekçilerinin haklarını gasp eden, onların şartlarını ağırlaştıran bu sistemin kendisidir. Bunun somut örneğini Kars’ta yaşıyoruz. Pek çok alanda sağlık emekçisi eksikliği ve yokluğu yaşanıyor. Sağlık en temel ihtiyaçlardandır, ücretsiz ve kamusal bir şekilde sağlanması gereken bir hizmettir ama maalesef bu iktidar sağlığı bir kamu hizmeti olmaktan çıkarmış ve bir ticaret alanına dönüştürmüştür. Bunun sonuçlarını da toplum olarak ağır bir şekilde yaşamaktayız.
BU ADALETSİZ DÜZEN MUTLAKA DEĞİŞMECEK
Öte yandan da eğitimde aynı sorunlar var. Pek çok okulda öğretmen yok. Eğitim emekçilerinin, sağlık emekçilerinin haklarını alamamalarının yarattığı bir durumdur. İzlenen politikalar halk için değildir, halka hizmet amaçlı bir anlayış bu iktidarda yoktur. Tam tersine büyüme adı altında sermayenin şişirilmesi, sermayeye daha fazla kaynak aktarılması, halkın cebinden bir avuç zengine transfer edilmesidir. Halk yoksullaşıyor, büyüyen ise sermaye ve Saray'ın kendisidir. İşte bu adaletsiz ekonomik düzenin mutlaka değişmesi gerekiyor. Esnafın bize aktardığı sorunları burada tek tek anlatmaya gerek yok. Esnafın yaşadığı zorluk ve sıkıntılar, burada fazlasıyla mevcut. Bunları değiştirmek için halk bir umut arıyor. Bu gidişatı durdurmak için bir çıkış arıyor. Gerçek bir alternatif arıyor. Biz de kendilerine diyoruz ki gerçek alternatif biziz. HDP ve ittifakı bu sömürü düzeninin sürmesini engelleyecek ve yeni bir başlangıç yapacak temel aktördür. Kimse umutsuzluğa kapılmasın, kimse bu şartlara teslim olmasın. Bu iktidarın her türlü baskı ve sömürü uygulamasına karşı gerçek alternatifi her alanda üretmeye kararlıyız. HDP ve ortağı ittifak güçleri daha da büyüyerek gerçek alternatifi bu topluma sunmaya kararlıdır. “