Kars DOLUNAY Derneği Engelliler Birim Başkanı Faruk OCAK:
Aşk Doğu’da daima yaşar. Aşk orada yaşayan zihinlerde... Zihinlerin anlattığı güzel resimler... Resimler şahane bir yaşamın kitabı... Doğu’da aşklar lekesiz olmak ister ama lekesizler ancak kitaplarda... Kitaplardaki aşkların hepsi ihtiraslar sonucu da olsa kadınlar aşkın kurbanı... Kurbanların kalpleri her hırsızın sokulacağı duvarları alçak ve kapıları açık kapılar... Herkes kadınların aşkı sevdiğine verir bunu. Doğu’nun seven kanunlarında kalbi naif kadınlar ancak aşkla sevimli... Kanunlarında kalbi zarif Doğulularda aşk Leyla ve Mecnun’dur. Ve her Mecnun Doğu’da aşkın odasına ayaklarının ucuna basarak girer. Ayakucuna basarak girse de Leyla’nın aşkı, Doğululara facia... Ve facia kalplerine yerleşip uykularını kaçırıyor. Vebal altına girmemeyim diye hiç kimseyi kendilerine aşık ettirmiyorlar. Ve onlar başka kimseye aşık olmuyorlar. Aşka bulaşanlar Mecnun gibi Leyla’yı kendilerine bir eş yapmak istemiyorlar. Eş yapmak şöyle dursun yüzüne bakmak bile utandırıyor aşk delilerini. Bu deli divaneler hep aşk delisi Mecnun gibi… Mecnun, akıl ve mantıktan uzak sadece hisleriyle aşık… Hisleriyle aşkını çok edebi cümlelerle derin jestlerle aşkını konuşturuyor. Aşkını konuşturmayan kadınların Doğu’da kafası çok yavaş işliyor. İçiyle ve kafasıyla kendi kendisiyle sadece hayal kuruyor. Hayallerle Doğu’da aşkı başka bir şekilde yaşarmış. Yaşar ve her şekliyle şımartmamış kadınları... Sonra İngiltere Hindistan da yaşayan aşkları merak ediyor. Ve orada yaşayan aşkları öğreniyor. İngiltere olmasa Doğu’yu ve Doğu’daki aşkı hiç tanımayacağız. Aslında İngilizlerin Doğu’da akıllıları nasıl akılsızlaştırdığını hep merak ettiğimdir. Çünkü Doğu, İngiltere’ye taşınan meçhul ülkelerin ülkesidir. İngilizlerin anlattıkları öyle aldatıcı ve öyle sisli ki ancak sisleri dağıtabilirsek, gerçek Doğu’yu öğrenebileceğiz. Öğrendiğimiz İngilizler Doğu’da aşkı ve aşıkları değiştirdi... Şimdi Doğu aşık olmaktan ve aşkı yaşamaktan kaçıyor. Belki dikkat etmedik, sevgş olmadıktan sonra aşktan mahrumlara hep bir yara sızısı... Değişen ruhlarıyla ve sevmemekle allak bulak olurken, zaten aşk olamazdı. Açıkçası İngilizler Doğu’da aşk hayatını basite indirerek alay etmekte… Ve alaya alınan herkesi sevgisizliğe sevk etmektedir. Zaten çağın şehadeti; aşk yerine sevgisizlik olduğunu ispatladı. Doğu’da insanlık aşkın ikinci plana itildiğini haykırmakta ama gerçeklerin önüne geçememektedir. İsyan da etse ancak alay konusu kendisi olmaktadır. Açıkçası Doğu’da aşk bir tuzağın içinde... Bu tuzak sanatsız ve edebiyatsız aşk... Bu tuzak aşka saygıyı unuturdu. Çünkü İngilizlerin yarattığı deli divane aşık olmayı göze almaktansa sahip oldukları değeri sevgisizliğe teslim etmek daha kolay oldu. Kabahat aşkta mı? Sevgisizliğin yaratığı günah dolu hayatı aşıkların omzuna yükledikten sonra aşıklar deli divaneler gibi suçlu oluyorlarsa insanlık yanlışlarla dolu bir felaketin içindedir demek. Demek ki kıyametin arifesindeyiz ve aşkla deli divane suçlusu olmaktan kurtulmak için sevmemek gerekmektedir. Ve sevgisizlik sadece sömüren İngilizlere çizgilerini gösterirken, kin ve nefretiyle sömüren İngilizlere nasip olacaktır. Ve hayat yine deli divane olmaktan utanan Doğuluların karşısına İngilizler çıkaracaktır. Ve İngilizler sevgisiz ve sanatsız bir de aşkı unutan Doğu’yu kolay sömürmektedir...
Aşk Doğu’da daima yaşar. Aşk orada yaşayan zihinlerde... Zihinlerin anlattığı güzel resimler... Resimler şahane bir yaşamın kitabı... Doğu’da aşklar lekesiz olmak ister ama lekesizler ancak kitaplarda... Kitaplardaki aşkların hepsi ihtiraslar sonucu da olsa kadınlar aşkın kurbanı... Kurbanların kalpleri her hırsızın sokulacağı duvarları alçak ve kapıları açık kapılar... Herkes kadınların aşkı sevdiğine verir bunu. Doğu’nun seven kanunlarında kalbi naif kadınlar ancak aşkla sevimli... Kanunlarında kalbi zarif Doğulularda aşk Leyla ve Mecnun’dur. Ve her Mecnun Doğu’da aşkın odasına ayaklarının ucuna basarak girer. Ayakucuna basarak girse de Leyla’nın aşkı, Doğululara facia... Ve facia kalplerine yerleşip uykularını kaçırıyor. Vebal altına girmemeyim diye hiç kimseyi kendilerine aşık ettirmiyorlar. Ve onlar başka kimseye aşık olmuyorlar. Aşka bulaşanlar Mecnun gibi Leyla’yı kendilerine bir eş yapmak istemiyorlar. Eş yapmak şöyle dursun yüzüne bakmak bile utandırıyor aşk delilerini. Bu deli divaneler hep aşk delisi Mecnun gibi… Mecnun, akıl ve mantıktan uzak sadece hisleriyle aşık… Hisleriyle aşkını çok edebi cümlelerle derin jestlerle aşkını konuşturuyor. Aşkını konuşturmayan kadınların Doğu’da kafası çok yavaş işliyor. İçiyle ve kafasıyla kendi kendisiyle sadece hayal kuruyor. Hayallerle Doğu’da aşkı başka bir şekilde yaşarmış. Yaşar ve her şekliyle şımartmamış kadınları... Sonra İngiltere Hindistan da yaşayan aşkları merak ediyor. Ve orada yaşayan aşkları öğreniyor. İngiltere olmasa Doğu’yu ve Doğu’daki aşkı hiç tanımayacağız. Aslında İngilizlerin Doğu’da akıllıları nasıl akılsızlaştırdığını hep merak ettiğimdir. Çünkü Doğu, İngiltere’ye taşınan meçhul ülkelerin ülkesidir. İngilizlerin anlattıkları öyle aldatıcı ve öyle sisli ki ancak sisleri dağıtabilirsek, gerçek Doğu’yu öğrenebileceğiz. Öğrendiğimiz İngilizler Doğu’da aşkı ve aşıkları değiştirdi... Şimdi Doğu aşık olmaktan ve aşkı yaşamaktan kaçıyor. Belki dikkat etmedik, sevgş olmadıktan sonra aşktan mahrumlara hep bir yara sızısı... Değişen ruhlarıyla ve sevmemekle allak bulak olurken, zaten aşk olamazdı. Açıkçası İngilizler Doğu’da aşk hayatını basite indirerek alay etmekte… Ve alaya alınan herkesi sevgisizliğe sevk etmektedir. Zaten çağın şehadeti; aşk yerine sevgisizlik olduğunu ispatladı. Doğu’da insanlık aşkın ikinci plana itildiğini haykırmakta ama gerçeklerin önüne geçememektedir. İsyan da etse ancak alay konusu kendisi olmaktadır. Açıkçası Doğu’da aşk bir tuzağın içinde... Bu tuzak sanatsız ve edebiyatsız aşk... Bu tuzak aşka saygıyı unuturdu. Çünkü İngilizlerin yarattığı deli divane aşık olmayı göze almaktansa sahip oldukları değeri sevgisizliğe teslim etmek daha kolay oldu. Kabahat aşkta mı? Sevgisizliğin yaratığı günah dolu hayatı aşıkların omzuna yükledikten sonra aşıklar deli divaneler gibi suçlu oluyorlarsa insanlık yanlışlarla dolu bir felaketin içindedir demek. Demek ki kıyametin arifesindeyiz ve aşkla deli divane suçlusu olmaktan kurtulmak için sevmemek gerekmektedir. Ve sevgisizlik sadece sömüren İngilizlere çizgilerini gösterirken, kin ve nefretiyle sömüren İngilizlere nasip olacaktır. Ve hayat yine deli divane olmaktan utanan Doğuluların karşısına İngilizler çıkaracaktır. Ve İngilizler sevgisiz ve sanatsız bir de aşkı unutan Doğu’yu kolay sömürmektedir...