Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden söylemesi.”
Sait Faik Abasıyanık, Son Kuşlar
Şırat( bazı yerlerde şirat); peynir altı suyuna denir. Peynir altı suyu deyip geçmemek gerek. Artık hepimizin bilgisayarı cep telefonumuz. Arama motoruna peynir altı suyu yazıldığında dünya kadar bilgiye ulaşmak olası. İnsan sağlığına olan katkısının yanında değerlendirilmesi koşuluyla ekonomiye katkısı da oldukça fazla bir ürün.
Değerlendirilirse ürün değerlendirilmediğinde ise bir atık ne yazık ki.
“Bir litre peynir altı suyunun doğrudan sulara karışmasıyla oluşan kirlilik miktarı, yaklaşık 3 kişinin bir günde yarattığı kirliliğe eşdeğerdir. Sekiz ton peynir altı suyunu değerlendirmeden döken bir süt işletmesi, 8. 000 nüfuslu bir kentin yol açtığı düzeyde çevre kirliliğine neden olmaktadır. “(1) Kaşar peyniri denince ilk önce eski ilçesi Ardahan’ı kapsayan Kars akla geliyor. Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan bölgede peynirciliğin yaygın olması normaldir haliyle. Öyle ahım şahım bir tarımdan söz edilemez elbette. Hayvancılık , tarımda olduğu gibi, gitgide zayıflayan küçülen aile işletmeleri aracılığıyla yapılıyor. Gittikçe çekilmez olan hayat pahalılığı tamamen bitirmezse eğer...
Büyük otlakların olması nedeniyle ki, her geçen gün tarlalar ekilemez, harcı borcunu kurtaramaz hale gelmesi sebebiyle tarlaların haros’a bırakılması (ekilmeyen boş tarlaya bölgede verilen addır haros) sebebiyle hayvanların yayılabileceği, otlayabileceği alanlar büyümektedir.
“Gezen tavuk” yumurtası misali. Kapalı çiftliklerde, ahırlarda sanayi yemi ile beslenen hayvanlardan farklı olarak yaylalarda, çayırlarda, meralarda, otlayarak beslendiğinden bu bölgenin süt ürünler daha doğal ve lezzetlidir.
Mevzuu bu değil, peynirciliğin sanayiye dönüştüğü(sanayi deyince de akla dev fabrikalar gelmesin eskiye oranla daha entegre mandıralar kastedilmektedir) Kars'ta peynir altı suyu akarsulara doğrudan karışarak zehir saçmaya devam ediyor. Adeta şırat gölüne dönmesi, yaydığı kötü kokularla çevreye zarar vermesi Kars yerel basınında defalarca haber konusu oldu. Oldu da ne oldu, yetkililer duydu mu?
Kars'ta yerel gazetecilik yapan basın çalışanlarının hakkını teslim ettikten sonra, yıllardır muhabirlik yapan Tacettin Durmuş’u anmak isterim. Defalarca bu konuyu haber yaptı. Hatta Yaşar Kemal'in “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana” ünlü romanına nazire yaparcasına “Şırat Suyu Kan Akıyor Baksana” türünden haberler yapmıştı yıllar önce.
Tacettin Durmuş’tan okuduğum son haber bir basın açıklamasına ilişkin olduğu için haberi diğer basın çalışanları da takip edip haber geçmişlerdir.
“Kısa adı (KARÇEV) olan Kars Çevre ve Kent Hukuku Derneği’nin başkanı Av. İnan Akgün’ün peynir altı suyunun "Kars Organize Sanayi Bölgesinde kurulu bulunan onlarca süt işleme tesisinin, iki kilometre öteden borularla Kars Çayı'na peynir altı sularını döktüğü” noktada yaptığı açıklama haber olmuş. Sıradan yada yerelde kalacak, geçiştirilecek bir haber değil.
“Şu anda Kars'ın bütün kanalizasyonu, kentsel ve endüstriyel atıkları Kars Çayı'na dökülmekte, hiçbir arıtmaya maruz kalmadan doğrudan Çamçavuş Barajı'na deşarj edilmektedir. Şehrin tüm kanalizasyonu, şehri 14 kilometre boyunca kat eden Kars Çayı'ndan suların azaldığı noktalarda son derece tahammül edilmez bir koku yayarak baraja dökülmektedir.
Baraj suları ile sulanan tarlalarda yetişen buğdaydan elde edilen ekmeği tüketiyoruz. Aslında önemli bir endüstriyel hammadde olan peynir altı suları; sporcu proteinlerinden hayvan yemlerine, gıdadan kimyaya kadar birçok sektörde değerlendirilmesi gerekirken Kars Çayı'na akıtılmaktadır. Büyük bir ekolojik yıkıma da sebebiyet vererek doğrudan tarımsal sulamada baraja deşarj edilmektedir. “
Arıtılmadan akarsuya dökülen kanalizasyonun yanında şıratın lafı mı olur demeyin!, Her akan suyun başına bir baraj yapmak marifet ama arıtma tesisi yapmak maliyet ister(!)Zihniyet bu. Kötü kokuymuş, kışın mesele değil, yaz mevsimi Kars'ta uzun değil, bugün yarın yine kar boran... Yerel veya ulusal basın yazınca azıcık konuşulur, sonra unutulur.
Bir yıl önce ünlü bir gazeteci (Deniz Zeyrek) şehre geldiğinde Kars çayı’nın kenarındaki eski Rus binalardan dönüştürülen güzel otelin bahçesinde oturduğunda kötü kokudan rahatsız olduğunu belirten bir yazı kaleme alır. Hemen yanıt gelir. “Kars Atıksu Arıtma Tesisi inşaatı, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 2021 yılı yatırım programına alınmış ve ihale sürecine başlanması için gerekli izin alınmasına müteakip inşaat çalışmalarına başlanacaktır. ”
Plakası 67 den sonra başlayan bir şehir değildir Kars. Kadim şehirlerden birisidir.
Başrol oyuncuları Hakan Balamir ve Serpil Çakmaklı’nın oynadığı 1980’li yıllarda bir film izlemiştim. Adı”14 Numara”. Filmdeki bir sahnede adı geçen iki oyuncu deniz kenarında yürümektedir. Erkek olanı; kadına, “beni buraya neden getirdin b. k mu var burda” der, kadın şaşırır, utanır “neden getirdin” der. Adam soruyu tekrarlar. Sonunda kadın istenilen biçimde soruyu sorar. Cevap “evet b. k var, aha der, kamera ayak ucundaki nesneye zum yapar.
Kars Çayına şıratta akar kanalizasyonda... Çevreciler , haberciler zum yapsa ne olur yapmasa ne olur. Kimin umurunda!
“İnsan türü, diğer organizmalarda bulunmayan bir özelliğe sahiptir. Bu yıkıcı değil, dünyada oluşacak değişimleri planlayabilme özelliğidir. İnsanlar dünyanın değişmesini engelleyemez, ancak uygun toplumsal örgütlenmelerle bu değişimi daha faydalı bir yöne kaydırabilir ve belki de kendi türünün yok oluşunu birkaç yüz bin yıl geciktirebilir. “2
Sait Faik 1952’de yazmış ‘Son Kuşlar’ı. Çocuklar için kötü olacak demiş ya, kuş cenneti olarak bilinen 'Kuyucak Gölü’ hayvanların otladığı bataklık haline gelmişse, getirilmiş ise ”Kars Çayı şırat akıyor baksana, Kars Çayı kanalizasyon akıyor baksana” kime diyeceksin. Kimin umurunda! Kim bakacak? Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı mı? Yoksa 14 Numara filmindeki karakterler mi?
Tacettin Durmuş’tan Deniz Zeyrek’e basın çalışanları ayak uçlarındaki ayan beyan görünene “zum” yaptıkça halk da tepki verir ise “belki uygun toplumsal örgütlenmelere” hizmet eder ve “bu değişimi daha faydalı bir yöne kaydırabilir” Belli mi olur?
Sait Faik Abasıyanık, Son Kuşlar
Şırat( bazı yerlerde şirat); peynir altı suyuna denir. Peynir altı suyu deyip geçmemek gerek. Artık hepimizin bilgisayarı cep telefonumuz. Arama motoruna peynir altı suyu yazıldığında dünya kadar bilgiye ulaşmak olası. İnsan sağlığına olan katkısının yanında değerlendirilmesi koşuluyla ekonomiye katkısı da oldukça fazla bir ürün.
Değerlendirilirse ürün değerlendirilmediğinde ise bir atık ne yazık ki.
“Bir litre peynir altı suyunun doğrudan sulara karışmasıyla oluşan kirlilik miktarı, yaklaşık 3 kişinin bir günde yarattığı kirliliğe eşdeğerdir. Sekiz ton peynir altı suyunu değerlendirmeden döken bir süt işletmesi, 8. 000 nüfuslu bir kentin yol açtığı düzeyde çevre kirliliğine neden olmaktadır. “(1) Kaşar peyniri denince ilk önce eski ilçesi Ardahan’ı kapsayan Kars akla geliyor. Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan bölgede peynirciliğin yaygın olması normaldir haliyle. Öyle ahım şahım bir tarımdan söz edilemez elbette. Hayvancılık , tarımda olduğu gibi, gitgide zayıflayan küçülen aile işletmeleri aracılığıyla yapılıyor. Gittikçe çekilmez olan hayat pahalılığı tamamen bitirmezse eğer...
Büyük otlakların olması nedeniyle ki, her geçen gün tarlalar ekilemez, harcı borcunu kurtaramaz hale gelmesi sebebiyle tarlaların haros’a bırakılması (ekilmeyen boş tarlaya bölgede verilen addır haros) sebebiyle hayvanların yayılabileceği, otlayabileceği alanlar büyümektedir.
“Gezen tavuk” yumurtası misali. Kapalı çiftliklerde, ahırlarda sanayi yemi ile beslenen hayvanlardan farklı olarak yaylalarda, çayırlarda, meralarda, otlayarak beslendiğinden bu bölgenin süt ürünler daha doğal ve lezzetlidir.
Mevzuu bu değil, peynirciliğin sanayiye dönüştüğü(sanayi deyince de akla dev fabrikalar gelmesin eskiye oranla daha entegre mandıralar kastedilmektedir) Kars'ta peynir altı suyu akarsulara doğrudan karışarak zehir saçmaya devam ediyor. Adeta şırat gölüne dönmesi, yaydığı kötü kokularla çevreye zarar vermesi Kars yerel basınında defalarca haber konusu oldu. Oldu da ne oldu, yetkililer duydu mu?
Kars'ta yerel gazetecilik yapan basın çalışanlarının hakkını teslim ettikten sonra, yıllardır muhabirlik yapan Tacettin Durmuş’u anmak isterim. Defalarca bu konuyu haber yaptı. Hatta Yaşar Kemal'in “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana” ünlü romanına nazire yaparcasına “Şırat Suyu Kan Akıyor Baksana” türünden haberler yapmıştı yıllar önce.
Tacettin Durmuş’tan okuduğum son haber bir basın açıklamasına ilişkin olduğu için haberi diğer basın çalışanları da takip edip haber geçmişlerdir.
“Kısa adı (KARÇEV) olan Kars Çevre ve Kent Hukuku Derneği’nin başkanı Av. İnan Akgün’ün peynir altı suyunun "Kars Organize Sanayi Bölgesinde kurulu bulunan onlarca süt işleme tesisinin, iki kilometre öteden borularla Kars Çayı'na peynir altı sularını döktüğü” noktada yaptığı açıklama haber olmuş. Sıradan yada yerelde kalacak, geçiştirilecek bir haber değil.
“Şu anda Kars'ın bütün kanalizasyonu, kentsel ve endüstriyel atıkları Kars Çayı'na dökülmekte, hiçbir arıtmaya maruz kalmadan doğrudan Çamçavuş Barajı'na deşarj edilmektedir. Şehrin tüm kanalizasyonu, şehri 14 kilometre boyunca kat eden Kars Çayı'ndan suların azaldığı noktalarda son derece tahammül edilmez bir koku yayarak baraja dökülmektedir.
Baraj suları ile sulanan tarlalarda yetişen buğdaydan elde edilen ekmeği tüketiyoruz. Aslında önemli bir endüstriyel hammadde olan peynir altı suları; sporcu proteinlerinden hayvan yemlerine, gıdadan kimyaya kadar birçok sektörde değerlendirilmesi gerekirken Kars Çayı'na akıtılmaktadır. Büyük bir ekolojik yıkıma da sebebiyet vererek doğrudan tarımsal sulamada baraja deşarj edilmektedir. “
Arıtılmadan akarsuya dökülen kanalizasyonun yanında şıratın lafı mı olur demeyin!, Her akan suyun başına bir baraj yapmak marifet ama arıtma tesisi yapmak maliyet ister(!)Zihniyet bu. Kötü kokuymuş, kışın mesele değil, yaz mevsimi Kars'ta uzun değil, bugün yarın yine kar boran... Yerel veya ulusal basın yazınca azıcık konuşulur, sonra unutulur.
Bir yıl önce ünlü bir gazeteci (Deniz Zeyrek) şehre geldiğinde Kars çayı’nın kenarındaki eski Rus binalardan dönüştürülen güzel otelin bahçesinde oturduğunda kötü kokudan rahatsız olduğunu belirten bir yazı kaleme alır. Hemen yanıt gelir. “Kars Atıksu Arıtma Tesisi inşaatı, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 2021 yılı yatırım programına alınmış ve ihale sürecine başlanması için gerekli izin alınmasına müteakip inşaat çalışmalarına başlanacaktır. ”
Plakası 67 den sonra başlayan bir şehir değildir Kars. Kadim şehirlerden birisidir.
Başrol oyuncuları Hakan Balamir ve Serpil Çakmaklı’nın oynadığı 1980’li yıllarda bir film izlemiştim. Adı”14 Numara”. Filmdeki bir sahnede adı geçen iki oyuncu deniz kenarında yürümektedir. Erkek olanı; kadına, “beni buraya neden getirdin b. k mu var burda” der, kadın şaşırır, utanır “neden getirdin” der. Adam soruyu tekrarlar. Sonunda kadın istenilen biçimde soruyu sorar. Cevap “evet b. k var, aha der, kamera ayak ucundaki nesneye zum yapar.
Kars Çayına şıratta akar kanalizasyonda... Çevreciler , haberciler zum yapsa ne olur yapmasa ne olur. Kimin umurunda!
“İnsan türü, diğer organizmalarda bulunmayan bir özelliğe sahiptir. Bu yıkıcı değil, dünyada oluşacak değişimleri planlayabilme özelliğidir. İnsanlar dünyanın değişmesini engelleyemez, ancak uygun toplumsal örgütlenmelerle bu değişimi daha faydalı bir yöne kaydırabilir ve belki de kendi türünün yok oluşunu birkaç yüz bin yıl geciktirebilir. “2
Sait Faik 1952’de yazmış ‘Son Kuşlar’ı. Çocuklar için kötü olacak demiş ya, kuş cenneti olarak bilinen 'Kuyucak Gölü’ hayvanların otladığı bataklık haline gelmişse, getirilmiş ise ”Kars Çayı şırat akıyor baksana, Kars Çayı kanalizasyon akıyor baksana” kime diyeceksin. Kimin umurunda! Kim bakacak? Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı mı? Yoksa 14 Numara filmindeki karakterler mi?
Tacettin Durmuş’tan Deniz Zeyrek’e basın çalışanları ayak uçlarındaki ayan beyan görünene “zum” yaptıkça halk da tepki verir ise “belki uygun toplumsal örgütlenmelere” hizmet eder ve “bu değişimi daha faydalı bir yöne kaydırabilir” Belli mi olur?