CEHALET BAŞA BELA
DOLUNAY Başkanı Faruk OCAK
Dostça arzular... Dost arzuyla yazılan kitabınızı sevgi ve arzuyla okudum. Bizim ayrılığın uzun sürmesi hayatın tatsız cilvelerinden... Tatsız cilveler arasında yine de sesinizi duymak şerefine ermek ilk arzum... Tatlı sohbetle dostunuzu sonsuz bahtiyar edeceksiniz. Ve ben de bahtiyarlık duyacağım. Bir arzum da yazdığım kitabı bitirmek. Kitap yılların birikimini ve yılların tecrübesini kapsamakta… Aziz dostlarıma karşı vazife kıymetinde yazılacak kitaplarımı zaten ihmal etmiyorum. Ama ihmal edilen bizde birlikle beraberlikle dostluk ve akrabalıklar ayaklar altına alınıyor. Bizim için dostça arzularımız birliktelik daha doğrusu arzu edilen ortaklık alanını gittikçe genişletmek... Ama hayatımız daraltılmakta ve sadece duası bol papağanların tekrarlarından ibaret hale getirilmek... Bu cehaletle zoraki uygulamalar işi kabul edilecek bir durum değil. Kabul edilmeyecek hayat; önceden belirtilen kaide ve kuralların kapsamı... Kapıdan hangi adımla çıkacağımız ve hangi elle yemek yememiz… Önceden belirlenmiş ve tespit edilmiş birer vazife yapılmakta ve görevin değişmez tatbikatı bizden istenmekte. Ve hayat; cahillerin belirlediği kural ve kaidelerle başkasını kabullenmez olmakta... Halbuki değişik düşüncelerin çarpışmasıyla iyisi ortaya çıkıyor. Mozaiklik ve çokça düşünceler zarar ziyan değil bilakis fayda ve yarar... Üzülüyorum. Üzüntümü haber veren; sınıflar arası tahammülsüzlük olabilir mi? Bu düşünceyle kafama yapışan tabii ki geride bırakılan dostluklar ve başlatılan düşmanlıklar… Ve toplumda başlamış savaşların hikayesi… Hikaye acıklı ve acıklı hatırasıyla yaşamaktan vazgeçmiyorum. Hikayem hep isyan dolu... Hikayem kendi çemberinde tepelenir iken, cahiller ise; ezberletilmiş şarkılarını söylüyor. Şarkı söyleyenler birlik ve beraberliğin eskilerde kaldığını söylüyorlar. Ve ekliyorlar beraberlik ve birliğin eğitim ve öğretimle öldüğünü ve ölüm marşını da dinleyebilirsin, diyorlar. Bunu söyleyenlerin aslında mazide kalan iyi eğitimle öğretimcilere özür borcu var. Açıkçası okullarda eğitim ve öğretim yokken, öğrencilerimizi tehdit eder gibi araştırma ve bilgilerden konuşamayacakları hatırlatılıyor… Hatırlatsalar da ilimle bilgi ele avuca sığmaz. Ve tehdit altında bile esas duruşa geçmez. İlim severler, ahmakların ancak barındığı bu paralı özel eğitim yuvalarında ses çıkarmadan zaten duramaz. Ben de duramam. Çünkü özel okullarda sadece yabancı dil öğretiliyor ve öğrencileri edebiyatsız ve ilimsiz yaşatmaya kalkıyorlar… Tabi yaşatanlara kin kusacağım. Kusacağım çünkü en zeki öğrencileri toplayıp yaptıkları zekalarını dumura uğratmak… Hoca efendinin ve diğer özel okullara seçilen zeka sahiplerinden niye bir deha çıkmadı. Çıkmaz çünkü belirtiğim gibi bu ilim yuvalarında ilim yok… Zaten ilmin özeli olmaz… Evet, yazdıklarım onları tedirgin etmese, affedilmez günahım olacak... Günahlarla tedirgin ettiğim toplum da ne yazık ki cahil kalmak istiyor. Evet, yaşadığım ülkemin yolu; belirsizlik. Ve belirsizlik içinde bir kılavuz da yok. Kılavuz bulsak bile ancak düşman tarafından gözleri bağlanmış ve düşmanın elinden tutup yürüteni bulabilmekteyiz... Bu kılavuzlarla ülkemde cehaletinin duvarın aşamayacağımız belli... Çünkü ülkemin duvarını tehdit eden korkular ördü. Korkularıyla bizi cahil işe yaramaz birer köle yapmak… Ve ne yazık ki korkuyla kalan cahil köleler yaşadıkları dramın hikayesini alkışlamakta...
DOLUNAY Başkanı Faruk OCAK
Dostça arzular... Dost arzuyla yazılan kitabınızı sevgi ve arzuyla okudum. Bizim ayrılığın uzun sürmesi hayatın tatsız cilvelerinden... Tatsız cilveler arasında yine de sesinizi duymak şerefine ermek ilk arzum... Tatlı sohbetle dostunuzu sonsuz bahtiyar edeceksiniz. Ve ben de bahtiyarlık duyacağım. Bir arzum da yazdığım kitabı bitirmek. Kitap yılların birikimini ve yılların tecrübesini kapsamakta… Aziz dostlarıma karşı vazife kıymetinde yazılacak kitaplarımı zaten ihmal etmiyorum. Ama ihmal edilen bizde birlikle beraberlikle dostluk ve akrabalıklar ayaklar altına alınıyor. Bizim için dostça arzularımız birliktelik daha doğrusu arzu edilen ortaklık alanını gittikçe genişletmek... Ama hayatımız daraltılmakta ve sadece duası bol papağanların tekrarlarından ibaret hale getirilmek... Bu cehaletle zoraki uygulamalar işi kabul edilecek bir durum değil. Kabul edilmeyecek hayat; önceden belirtilen kaide ve kuralların kapsamı... Kapıdan hangi adımla çıkacağımız ve hangi elle yemek yememiz… Önceden belirlenmiş ve tespit edilmiş birer vazife yapılmakta ve görevin değişmez tatbikatı bizden istenmekte. Ve hayat; cahillerin belirlediği kural ve kaidelerle başkasını kabullenmez olmakta... Halbuki değişik düşüncelerin çarpışmasıyla iyisi ortaya çıkıyor. Mozaiklik ve çokça düşünceler zarar ziyan değil bilakis fayda ve yarar... Üzülüyorum. Üzüntümü haber veren; sınıflar arası tahammülsüzlük olabilir mi? Bu düşünceyle kafama yapışan tabii ki geride bırakılan dostluklar ve başlatılan düşmanlıklar… Ve toplumda başlamış savaşların hikayesi… Hikaye acıklı ve acıklı hatırasıyla yaşamaktan vazgeçmiyorum. Hikayem hep isyan dolu... Hikayem kendi çemberinde tepelenir iken, cahiller ise; ezberletilmiş şarkılarını söylüyor. Şarkı söyleyenler birlik ve beraberliğin eskilerde kaldığını söylüyorlar. Ve ekliyorlar beraberlik ve birliğin eğitim ve öğretimle öldüğünü ve ölüm marşını da dinleyebilirsin, diyorlar. Bunu söyleyenlerin aslında mazide kalan iyi eğitimle öğretimcilere özür borcu var. Açıkçası okullarda eğitim ve öğretim yokken, öğrencilerimizi tehdit eder gibi araştırma ve bilgilerden konuşamayacakları hatırlatılıyor… Hatırlatsalar da ilimle bilgi ele avuca sığmaz. Ve tehdit altında bile esas duruşa geçmez. İlim severler, ahmakların ancak barındığı bu paralı özel eğitim yuvalarında ses çıkarmadan zaten duramaz. Ben de duramam. Çünkü özel okullarda sadece yabancı dil öğretiliyor ve öğrencileri edebiyatsız ve ilimsiz yaşatmaya kalkıyorlar… Tabi yaşatanlara kin kusacağım. Kusacağım çünkü en zeki öğrencileri toplayıp yaptıkları zekalarını dumura uğratmak… Hoca efendinin ve diğer özel okullara seçilen zeka sahiplerinden niye bir deha çıkmadı. Çıkmaz çünkü belirtiğim gibi bu ilim yuvalarında ilim yok… Zaten ilmin özeli olmaz… Evet, yazdıklarım onları tedirgin etmese, affedilmez günahım olacak... Günahlarla tedirgin ettiğim toplum da ne yazık ki cahil kalmak istiyor. Evet, yaşadığım ülkemin yolu; belirsizlik. Ve belirsizlik içinde bir kılavuz da yok. Kılavuz bulsak bile ancak düşman tarafından gözleri bağlanmış ve düşmanın elinden tutup yürüteni bulabilmekteyiz... Bu kılavuzlarla ülkemde cehaletinin duvarın aşamayacağımız belli... Çünkü ülkemin duvarını tehdit eden korkular ördü. Korkularıyla bizi cahil işe yaramaz birer köle yapmak… Ve ne yazık ki korkuyla kalan cahil köleler yaşadıkları dramın hikayesini alkışlamakta...